17 Nisan 2020 Cuma

Filesine Kavuşamayan Top


Mayıs ayı geliyor toprak şenleniyor derken, eylül ayına ertelenen Roland Garros! Arka arkaya alınan darbelerden biri de, Birleşik Krallığı kural tanımaz ve disiplinli Wimbledon’ı dahi ilk defa oynanmayacağı açıklanırken bize yine hüsran! Yeni dramatik sonuçlar belki de daha duygusal finalleri izleyecek iken set çekildi. Öyle olmak zorunda bırakıldık! Ancak bununla beraber yazılara da engeller konulmaya başlanmış oldu. Bir nevi kelebek etkisi. Fakat bir dakika; “neden tenis kortunun yeminini yazmıyorsun” dedi hipokrat yemini etmiş bir el…

Ve sonrası…. 2020 Mart'ının son günleri… geriye kalan üç Grand Slam haleti ruhiyesindeydik. Dünyanın herhangi bir yerine gidip hiç istifini bozmadan, o Fransız aksanından dahi gram taviz vermeden kendi dilini konuşmaya devam eden ve herkesin nasıl olsa onu anlayacağını bilen, anlamayanların ise zaten kendi hüviyetinde oldukları için onlara yapacak bir şey olmadığını düşünen bir Fransız gibi,  bu tanıdık ama bir o kadar yabancı ülkenin sokaklarında bir virüsün yaptıkları sadece birkaç ülkeyle sınırlandırmadı. Evrensel hale evrildi.

Fileye takılan bir topun top sayı kaybettirdiği gibi, fileden sekip şanslı bir anla da maç sayısı kazanmak da bu oyunun bir parçası. Ve bir de tenis kortu yemini! O da evrensel ve o da gizli kalmış bir oyunun parçası. Bu zamana dek esamesi okunmayan bu yemin de neyin nesi derseniz, sizi önden alalım.
Fransa kralı XVI. Louis  bu olayın baş aktörlerinden, çoğu ülke gibi egemenliği tehdit altına girecek savaşlar ve halkın çektiği sefalete son vermek adına, Fransa'nın Genel Meclis'in toplanmasına karar verilmişti. Genel meclis üç tabakadan oluşuyordu: Birinci Sınıf (din adamları), İkinci Sınıf (soylular) ve Üçüncü Sınıf (halk).



Elbetteki yüksek zümre hayatından taviz vermek istemedikleri için üçüncü sınıf yükü ve acıyı sonuna kadar yaşayan taraf olacaktı. Buna şüphe yok!
Bir sorun daha eklenecekti; Üçüncü Sınıfa ne kadar oy gücü verileceği!!! Birinci ve İkinci tabakalar, sınıf esaslı oylamayı istediler, zira böylece halkın temsilcilerinin sayısı kendilerininkini geçmeyecekti. Bu çetrefilli zümre topluluğundan sonra, hüsrana uğramış olan Üçüncü Sınıf kendine bir Milli Meclis ilan etti. Soylular ve din adamları olmadan sürece devam etmeye karar verdi.

Bu durum, yetkililerin onları normal toplantı salonuna almamalarına yol açtı ve onlar da XVI. Louis'nin kapalı tenis kortunu işgal ederek Fransa'da bir anayasa yapılana kadar bir arada kalacaklarına yemin ettiler. (20 Haziran 1789)
Bu yemin tarihe Tenis Kortu Yemini olarak geçti. Kral tarafından tasdik edilmediği gerekçesiyle onaylamayı reddeden Castelnaudary bölgesinden Joseph Martin Dauch dışında 577 temsilcinin hepsi yemini imzaladı. Beraberinde izleyen ayaklanmalar neticesinde Fransız Devriminin de fitilini ateşlemiş oldu.

Tenis de tıpkı 1789’daki isyanla beraber yeni formatını kazanmışken, geçmişten günümüze insanların birbiri ile olan savaşının belki de bir nebze soluklanacağını gösterdi salgın. Tenis durur, askıya alınır ama bir şekilde devam eder diyordum. Lakin bir yandan da zaten sene de dört kez izleyebildiğimiz Grand Slam fazlasıyla özlendi.
İnsan yaşamının ve izleme alışkanlıklarının tümden değiştiği bu günlerde, gereken yapısal ve stratejik dönüşümleri yapamayan spor tam olarak ne zaman filesine kavuşacak?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.