26 Aralık 2019 Perşembe

Zıtlıklar, Olimpiyatlar ve Caitlyn Jenner

1976 Montreal Olimpiyatı yaklaşırken, Amerika’nın Kanada’ya sporcular göndermesini hayal ediyordu. Amerika Birleşik Devletleri spor tarihinin derinliklerine uzanınca karşımıza ihtiraslı bir karakter çıkıyor.
Amerikalı bir ailenin çocuğu olan Bruce Jenner,  esasında daha kökene indiğimizde İngiliz, İskoç, İrlandalı, Hollandalı ve Galli… Her ne kadar dekatlon sporunda tanısak da, diz yaralanması olmasa futbolu olarak tanıyacaktık. Atletizme gelene kadar muhtelif sporlarla ilgilenmiş olsa da, asıl başarıyı atlet olarak atacaktı.

Magazin severiz bir de yanına skandallar, başarılar, olimpiyatlar ve ülkeye katabilceğiniz her türlü haber niteliği taşıyan manşetler de ilave edilirse bambaşka bir hikaye çıkıyor. Önce 1976 Olimpiyat Oyunları’nda kırdığı dekatlon rekoruyla dünyanın en iyi atleti oldu, sonra bir reality şov yıldızı. Şimdi de yeryüzünün en tanınmış trans bireyi olarak üçüncü hayatına başlıyor. Kariyer, başarı, madalyalar, aile, şan, şöhret bir yana; kendisi olabildiği, kimseye yalan söylemek zorunda kalmadığı bir hayatı başladı.

Biraz da küçük yaşta konan disleksi teşhisinin etkisiyle spora sığındı. Üniversiteye Amerikan futbolu bursuyla girdi. Dizinden sakatlanınca futbolu bırakmak zorunda kaldı ve okulun atletizm koçunun  yeteneğini keşfetmesiyle dekatlona yöneldi.
1972 yılındaki olimpiyat denemelerinde takıma girmeyi başardı ve aynı yıl, Münih Katliamı’nın gölgesinde yapılan Münih Olimpiyatı’nda onuncu oldu. Sonra altın madalyayı kapan Sovyet Nikolay Avilov’un yanına gitti ve gözünün içine bakıp, “Bir dahaki sefere seni yeneceğim” dedi. Dediğini yapmak için deliler gibi çalışması gerekecekti. Zira olimpiyata katılan atletlerin profesyonel olmalarına izin verilmediği yıllardı.


Jenner 1976’daki oyunlara, geceleri geçimini sağlamak için sigorta poliçesi satarak, gündüzleri ‘dünyanın atletizm başkenti’ diye bilinen San Jose Şehir Üniversitesi’nde antrenman yaparak hazırlandı. 1976 Montreal Oyunları’nda denemelerde kırdığı dünya rekorunu yine kendisi kırarak, altın madalyayı ülkesine götürdü.
Jenner’ın madalyası basit bir olimpiyat altınından çok daha fazlasıydı. Vietnam Savaşı’ndan yeni çıkmış, Soğuk Savaş’ın tam ortasındaki Amerika’nın, milli duyguları şahlandıracak bir oyalanmaya muhtaç olduğu zamanlardı. 

Bruce Jenner, hayatının ilerleyen döneminde de sınırları zorlayacak ve bir sembol olacaktı. Bruce Jenner, 2015 yılında cinsiyetini değiştirdi, artık adı Caitlyn Jenner’dı. İşte tam da böyle bir vaziyet-i ahvalde Jenner koştu, koştu ve 1500 metre bitiş çizgisini geçti. Tam o sırada bir seyirci yanına geldi ve eline küçük bir Amerikan bayrağı tutuşturdu. Çok da istekli olmadığını itiraf etse de Jenner bayrağı salladı. O günden sonra bir gelenek haline gelen atletlerin kazanınca bayrak sallama ritüeli böylece başladı. Bir Amerikan kahramanı doğmuştu.

Hormon terapisine başladı, adem elmasını tıraşlattı, yüzündeki ve vücüdundaki tüyleri aldırdı. Çocuklara nasıl söyleneceği ise en büyük sorundu. Jenner, Danimarka’da ameliyat olduktan sonra ABD’ye dönüp çocuklarının hayatına ‘Heather Teyze’ olarak girmeyi planladı ama yolun yarısından döndü. O geri döndüğünde Kris Kardashian’la evlendi. Kylie ve Kendall isminde iki kız çocukları oldu. Koştu, savaştı ve hayatına yön vermeyi seçti. İyi ki!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.