Ve dedim ki, bundan beş yıl öncesine kadar böyle yazmıyordun ki daha da ileriye gittim… Dört yüze yakın sayıya göz ucuyla bile bakmıyordum. Ve dedim ki, hoş geldin yeni yıl, yeni bir ana tema, yeni bir ilham veren…
Kafamda 2020’nin ilk yazısı için sayısız konu başlığı punto değiştirdi. Ve dedim ki hayatının büyük bir bölümünü ayırdığın basketbolda, nadir de olsa geriye dönüp bakan bir isme neden altını çizerek yer vermiyorsun? Bu cümleleri kurarken, bir cümle takıldı aklıma. Ocak-2020 Socrates ilk giriş cümlesi, şöyleki; “iyimserlik nedir? diye sordu Cacambo. Her şey kötü gittiğinde her şeyin iyi gittiğini savunma tutkusudur, dedi Candide Voltaire.” Sarunas Jasikevicius, hemen hemen son zamanlarda sıklıkla, hayatımın da bir kısmında karşıma çıktı Saras. Onun doğuş hikayesi de sıradan olmayacaktı elbette.
1975 yılında Sovyetler Birliği Hentbol Milli takımının yıldızı Rita Jasikevicius’un, kendi evinde oynadığı Avrupa Şampiyonasında Doğu Almanya’ya finalde kaybedip gümüş madalya kazanması akabind bir sonraki sene Montreal’de yapılacak Yaz Olimpiyat Oyunlarında altın madalya kazanmak için gerekli motivasyon iyice katlanıyor.
Rita ise zor bir tercihin kapısındadır. Hamile olduğunu öğreniyor ve Olimpiyat altın madalyası ihtimalini bir kenara itip “o madalyayı bir gün bana çocuğum getirecek” diyerek doğurmaya karar veriyor. O zaman bu kararlar o kadar kolay alınmıyor. Yokluk ve zorluklar bel bükerken, tek kurtulma yolu bu başarılardan geçiyor.
Hayatını değiştirecek ilk adımı basketbol ve liseyi
Amerika Birleşik Devletlerinde devam ettirme şansını yakaladığında alıyor. Bu Saras
için Amerikan rüyasının başlaması anlamına geliyor. O lisenin birinci yıldızı
olmamasına rağmen üniversitelerden burs alabilecek bir performans ortaya koyup,
rüya Maryland ve ACC ligi olarak devam etmeyi başarıyor.
Objektifinin daha da netleşmesine bir anlamda yardımcı
oluyor. Ne yeteri kadar hızlı ne yeteri kadar güçlü ne de yeteri kadar çabuk
olmadığını kabullenmek zorundaydı. Artık hayatını basketbol üzerinden kazanmak
zorunda ve buna bir yerden başlayabilmek için Litvanya’ya geri dönüyor.
Küçüklüğünden beri büyük bir Zalgiris Kaunas hayranı olsa da Avrupa’ya
döndüğünde teklif ona Rytas ekibinden geliyor.
Küçüklüğünden beri hep hayalini kurduğu, basketbolun da
etkisiyle aşık olduğu şehir olan Barcelona ona transfer teklif edince, bir
saniye bile düşünmeden Barcelona’ya imzayı attı.
O yaz Olimpiyat Oyunlarında milli takım formasını giyen
Saras efsanevi bir ABD maçı oynuyor. Gary Payton, Kevin Garnett, Vince Carter
ve Michael Jordan’dan sonra Saras’ın en favori oyuncusu olan ABD takımına karşı
yarı final maçına çıkıp, maçın sonlarında maçı kazandıracak atışı da Saras’ın
eline gelse de bu şansı değerlendiremeyip final yerine üçüncülük maçına
Avustralya karşısına çıkıyorlar. Bu maç ile bronz madalyayı kazanıp annesinin
beklediği madalyayı eve götürmenin mutluluğunu yaşıyor.
Hayatının çoğunu Avrupa basketboluna emanet etti ki bence
bu durumdan son derece memnun! Bir o kadar da onu izleyenler de… Şöyle bir
geriye dönüp bakmak ister insan. Bu denli çekişmeli, mücadele dolu,
başarısızlıktan başarılara doğru grafik çizmiş Jasikevicius.
2020’ye yeni başlamışken, belki biraz feyz almak ya da
geriye dönüp bakanların haleti ruhiyesinden anlayabilmek adına Saras’a selam
olsun demek istedim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.