24 Ocak 2019 Perşembe

Klasik Dışı

Evet, Andy Murray 2019 yılına duygusal, fazla mesaj içerikli ve veda busesi ile giriş yaparken, tenis dünyası ikiye ayrıldı. En büyük desteği de şaşırtıcı bir şekilde dünya bir numarası Djokovic’ten almıştı ki benzer durumlardan geçen iki oyuncudan biri şaha kalkmış durumda.
Bu beklenmedik girizgah sonucunda tüm sosyal medya hesaplarında yoğun ilgi görmeye başlayan Murray’in instagram hesabındaki bir kare dikkati çekiyordu. Dustin Brown ismi Murray dostluğu ile özdeşleşen ender fotoğraflardan…

Dustin Brown adı tenis kortlarında pek geçmese de tüm tartışmalara konu olan “neden siyah tenis oyuncusu yok?” sorusuna bir nebze de olsa cevap veriyor. Zira her şeyden önce tenisin pahalı ve bireysel bir spor olduğunu düşünürsek çok uzaklaşmadan cevabı buluyoruz. Tabii tek sebep bu olmayacaktı. Her izlenen maçlarından sonra teşekkürü borç bilen seyirciler ve Nadalla eşleştiğinde sahadan silen bir Brown var.

Asıl işi ailesi tarafından biçilen “klasik” bir meslek veya futbolculuk olsa da hayal kurmayı, kendini geliştirmeyi bilen bir insan, Jamaika kökenli Dustin Brown Almanya topraklarında siyah tenisçi devriminin fitilini ateşliyordu.
Hikaye biraz karışık, başlaması zor. Yolu buraya düşeni ilk paragraftan kaybetmemek için ana konusu çok bilindik, dekoru değişik bir yerden giriş yapmak en iyisi.


Brown doksanlı yılların tam ortalarında, Almanya’nın batısında Hanover’da kendini bulabilmek umuduyla, şehrin iki-üç önemli sporlarından futbol, judo ve hentbol oynadı. Hikmeti bireysel sporda saklı teniste bulunca, evdekilerden fırsat bulabilirse, zamanın popüler tenis okullarından Hanover yakınlarında bir tenis akademisi yöneten Amerikalı, Kim Michael Wittenberg'den dikkat çekti. Üç-dört yıl olsa da aklı yeni yeni bu tip işlere ermeye başlayan çocuğun en büyük şansı bu okuldur. Aile tarafı bütçeyi düşünse de çocuklarındaki bu yeteneği yadsıyamazlardı.

11 yaşındayken alınan ani kararla Jamaikaya taşınsalarda ana sebep Almanya’daki tenis maliyetleriydi. Neyseki bu durum çok uzun sürmeyecekti. 2004'te 20 yaşındaki Brown ülkede tenis oynamaktan mutsuz oldu, ancak potansiyelini görerek, aile Almanya'ya geri dönmeye karar verdi.
Kendini hiçbir zaman ATP seviyesinde çok yüksek noktaya taşıyamadı ya da grand slam turnuvalarında belli bir düzey etaba da geçemese de toprak korttaki başarılarını bir de Nadal’a sormak gerekebilir.
Yine de bırakmayı, yarı yolda kalmayı kabul etmedi. Karakterler, olaylar ve filmin geri kalan tüm unsurları hem ayrı ayrı, hem de bir bütün olarak kendisidir. Brown, ne anlatmak istiyorsa özünden hiçbir taviz vermeden tüm samimiyetiyle oyunuyla açıklık getirir.

Ülkenin ilk siyahi Alman tenisçisi olan Dustin Brown, o zamanlar belki de daha adı konulmamış bir tenisçiyken, asıl işi ailesi tarafından biçilen “klasik” bir meslek veya futbolculuk olsa da hayal kurmayı, kendini geliştirmeyi bilen bir insan, Jamaika kökenli Dustin Brown Almanya topraklarında siyah tenisçi devriminin fitilini ateşledi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.