5 Eylül 2018 Çarşamba

Löw’ün Sırrı


Dünya Kupası bitti, etkisinden de çıktık... Öyle sanıyorum. Hatıralar taze kalsın diye, not düşmek istedim. Ancak ligler açılış düdüğünü çaldı.
2014 yılında Çin’de bir “Dünya Kupası kliniği” açıldı. Gidenlerin temel şikayetleri tahmin edebileceğiniz gibi: saat farkının yarattığı uykusuzluk, aşırı içki ve abur cubur tüketimine bağlı sorunlar, yüksek dozda heyecan kaynaklı histeri krizleri vb… Şimdi yerini İngiltere, İspanya veya Almanya gibi liglerin saat farklarından doğan husursuzluktan doğacak gibi.

Bu listenin içine Almanya girmeyi nasıl başardı? Cevap; Joachim Löw’de saklı! Çünkü Almanya liginin sıkıcı atmosferine farklı bir bakış kazandırdı. İleriye dönük, orta saha oyunun bel kemiği olmasında ötürü, yeni bir akım kazanacaktı.
Peki ya Löw’ün hayatında futbol ne kadar yer alacaktı? Cevap: geçmişinde saklı… Aslında biraz geriye gidildiğinde futbol kariyeri pek de fazla yer kaplamıyor. En azından çim sahalarda. Çünkü daha kendini genç yaşta takımı okurken buluyor. Doğal olarak kariyer yolunu da çizmiş olacaktı.

Löw 1978 yılında kariyerine ikinci lig Bundesliga takımlarından SC Freiburg'da başladı. İki kez döndüğü 1982 ve 1985’te en çok gol attığı takım oldu. 1981-82 sezonunda Eintracht Frankfurt'ta oynadı. Oynadığı 24 maçta sadece 5 gol atabildi ki bu da Löw’ün gelecek planlamasına adımdı. Dört yıl boyunca 116 maça çıktı ve 38 gol attı. Kariyerini İsviçre'de FC Winterthur (1992-1994) takımlarında oynayarak bitirdi. Elbette ki Almanya milli takım kariyerlerini de es geçmedi.


Joachim Löw, teknik direktörlük kariyerine futbol oynarken FC Winterthur'un genç takımında başladı. 1994-95 sezonunda FC Frauenfeld takımında futbol oynarken teknik direktörlük yaptı. Ve işte futbolculuk kariyerinden çok, teknik adamlığıyla futbol dünyasına çığır açacaktı. 1995-96 sezonunda VfB Stuttgart'ta teknik direktör yardımcılığı yapacaktı. Ağustos 1996'da geçici teknik direktörlük yaptı. Sonra kalıcı oldu. "Sihirli üçgen" adı verilen Krasimir Balakov, Giovane Élber, ve Fredi Bobic'in oynadığı takım 1996-97 sezonunda DFB-Pokal'i kazandı.

Bu, gelmiş geçmiş en iyi kupa mıydı? Grup maçları sırasında goller bendine sığmayan nehirler gibi akarken, devler bir bir avlanır ve minikler gürlerken heyecanla herkes aynı şeyi söyledi: Gördüğümüz en iyi kupa. Bunda yanlış bir şey yoktu, kupa harika başlamıştı, üstelik yeni bir antrenörlük dönemine girmişken...
Asıl hadise Almanya Milli takımıyla esecekti. 13 Temmuz 2006 tarihinde Klinsmann sözleşme yenilememe kararı aldıktan sonra Almanya teknik direktörlüğü için Löw'ün adı geçti. Klinsmann'ın ofansif oyun tarzını devam ettirmek istediğini açıkladı. Löw, özellikle oyuncularının topu ayağında fazla tutmasından endişeliydi. Görev süresince bunu azaltarak oyun hızını artırdı.

Euro 2008 ilk dört maçından galibiyetle ayrılan Löw Almanya millî takımının en iyi başlangıç yapan teknik direktörü oldu.
Yarı finalde Türkiye'yi de 3-2 yenen Almanya 29 Haziran 2008 tarihinde oynanan finalde İspanya'ya 1-0 yenilerek finalist oldu. 2014 yılında ise Dünya Kupasını alarak iddiasını sürdürdü. Ancak son Dünya Kupası iç açıcı olmasa da gelecek planlamasını sekteye uğratmayacaktı.
Dünya Kupası’nın olduğu her yaz, futbolseverler için bir aşk yazıdır, ya da yaz aşkı. Dört yılda bir “İnan daha önce böyle hissetmedim” diyebilirsiniz. Bu yalan olmaz. İleride perspektife oturtup “Bundan iyisi vardı” demenin de çok gereği yoktur, çünkü yaz aşkı böyle bir şeydir. Biz de o yaz aşkının, Dünya Kupası’nın komasındayız halen. Çıkmak istiyor muyuz, asıl soru da o galiba. Löw çıkmış gibi…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.