13 Eylül 2018 Perşembe

Miras

Spora olan coşkusundan, içeriği derinliklerden gelen cümlelerin idrak edilebileceğinden bir an olsun şüpheye düşmeksizin, o kadar öykü anlatıyordu ki oğluna, o çocuk için basketbol parkeleri giderek bir yaşam biçimi halini alıyordu. Bu sefer küstürdü basketbol camiasını üstat…

İsmet Badem hasta bir basketbolcu, taraftarı, yorumcusu ve aklınıza gelen tüm nesneleri bu spora yakıştırmasını bilendi. Tabii İsmet abi gitti, basketbolu o dönemlerde oynayabilmenin en güç olduğu Anadolu takımlarından Samsun’u seçerek başladı. Ve bir de idol olacağı oğluna para kazanmaktan çok bu spora olan tutkusunu anlattı, en esaslısı da yaşattı.

İsmet Badem, Samsun’da parlamıştı. Basketbolun şimdilerdeki medar-ı iftiarı Fenerbahçe takımına geçmesi pek de sürpriz olmadı. Ve sonrasında Beşiktaş takımına göz kırpsa da çok da ileriye gitmeden usulca bırakacaktı basketbol külliyatını.
Zaten sonrası da malumunuz… İsmet Badem Türk basketbolunun fotoğrafını sözlü olarak ekran başında çekerken, görmeye alışık olmadıımız bir şekilde kalemine alacaktı. Zira basketbolda yeni sezon açılış ipini kestiğinde, yediden yetmişe binlerce insan için heyecan demekti.



1972-73 sezonunda Türkiye Basketbol Ligi'nde oynamaya hak kazanan ilk Karadeniz takımı olan Samsunspor'da yıldızı parladıktan sonra asıl hedefinin sadece parke üzerinde muhteşem smaç basmak ya da takım kaptanı olmak değildi. Bunu yazılı mecraya ya da ekran karşısında kendi yorumuyla yaklaşmaktı. İstanbul’da başlamıştı kendi perspektifiyle bakmaya. O atıyor, semtte iklim değişiyordu. Ve artık yazınca, yorum katınca medya camiasına adımını atıyordu. Gerisi malumunuz…

Aktif basketbol yaşantısını noktaladıktan sonra bir süre Afrika'da, Mozambik'te yaşadı. Hep denedi, kendi yorumunu kattı, hangi işe yoğunlaşsa da… Lakin İsmet abi’yi asıl üne, Türk basketbolunun Avrupa sahalarında başarılar kazanmaya başladığı 1993 yılından itibaren televizyonlardan naklen yayınlanan basketbol maçlarında Murat Murathanoğlu'nun sunduğu basketbol maçlarındaki yorumlarıyla tanıyacaktık.
Herkese hizmet etmişti İsmet Badem, gerek saha içinde, gerek saha dışında. Ağzından çıkan spor camiasının saygınlığı hükmündeydi.

“Sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü, kör oldum” diye başlar ya Cemal Süreya’nın unutulmaz şiiri, işte böyle bir gün 6 Eylül benim için. Ve yine basketbola adanmış Murat Kosova’nın sesiyle duyduğum ilk ölüm haberi beni bu mısralara götürür. Basketbola yeri doldurulması güç bir miras bıraktı İsmet abi… 6 Eylül’ün haberleri aklımda, hemen arkasında Fanatik gazetesine yazdığı satır başlıkları, ortasında bir cenaze ilanı…

1 yorum:

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.