4 Şubat 1991 yılında, Queen grubu
vokalistleri Freddie Mercury ölmeden önceki son
albümleri olan Innuendo'yu yayınladı. Takvimler 12 Ağustos 1991’i
gösterdiğinde ise; Metallica 5. stüdyo albümü olan The Black
Album'u sadece Amerika'da 14 Milyon civarında bir satış
rakamına ulaştırmıştı. 24 Eylül
1991 tarihindeyse, Nirvana, Nevermind albümü
ile dünya listelerinde bir numaraya çıktı.
Aynı yıl siyaset anlamında epey çarpıcı dönem yaşanmıştı.
SSCB dağılmış, Amerika önderliğindeki Birleşmiş Milletler Irak'a saldırıya
geçmişti. Yugoslavya’da iç savaş başlamıştı. Müzik ne kadar ileriye taşınmışsa
da adını siyaset olarak adlandırdıkları dünyada tam anlamıyla felaketler
yılıydı.
Ve 8 Temmuz 1991 tarihinde ise tüm bu yaşanılanlardan
bağımsız Virgil van Dijk gotik ve Rönesans stilinin hakim olduğu Hollanda’nın
Breda şehrinde doğacaktı. 1991 yılı hakikaten keşmekeşten kaçınılmadığı ve bol
miktarda hasar bırakılan bir yıl olmasından mütevellit, Dijk içinde kötü
sürprizleri olacaktı. Doğuştan kanser tanısı konulacaktı. Daha bebek yaşında
fazla hayat biçmemişlerdi. Lakin o bu durumun aksini ispatlayacaktı. Cılız ve
oldukça kısa boyluydu. Ancak içinde yanıp tutuştuğu futbola da bir yandan
bağlanmak istiyordu.
Willem II kulübünde kendine yer bulsa da takımdaki hiç
kimse ona şans vermemişti. Parlak bir gelecek onu beklemiyordu, evet ama
tutunacak tek dalı küçük şehrindeki çıkış yoluydu. Willem II, yetiştirdiği
gençlerle tanınan bir kulüp değil. O yüzden kendine en baştan başlayarak
çizelge hazırladı ve bu yolda gözünü kararttı. Martin Koeman, ailesi olarak
gördüğü ve kalben bağlı olduğu kulübü Groningen için Van Dijk'ı izledi ve 2010
yılında onun kulübe bedelsiz olarak kazandırılmasını sağladı.
Belki burada da hemen ilk 11’de oynama şansı
bulamayacaktı ama Dijk neleri aşmamıştı ki! Bir maç günü tarihler daha yakın
bir zamanda bizim nesilden yana gelerek 29 Mayıs 2011'de, 20 yaşındayken, ADO
Den Haag karşısında sahaya ilk kez ilk 11'de çıktı. Ve o gün iki gol kaydetti.
Bu bir milattı. Ancak kariyerinde daha birçok zorluk olacaktı. 20 yaşında
neredeyse ölüyordu!
Hastalıklar yakasına yapışmıştı adeta. Birkaç gün süren
tanı konamaması sürecinin ardından Dijk kendini hastanede buldu ve böbrek
zehirlenmesi teşhisi kondu. Ve vücudu ona karşı geliyordu. Çünkü Virgil van
Dijk’i yapan ne varsa o günden sonra gelişti. Vücudunu geliştirmesi, boyunun
uzaması (tam 18 cm) ve mental yapısının tamamen alaşa etmesi kendisinin
başarısı. Bir öz güven hikayesi…
Hollanda ekolünden yetişme olduğunu her fırsatta dile
getirmiş olması bir yana bunu izlettiriyor da. İşler yoluna koyuluyordu. Her ne
kadar Hollanda’nın medarı iftarı olan Ajax’a gitmek istese de Celtic kapıları
aralanacaktı. Burada parlamaya devam eden Dijk, Southampton’ın savunması ona
emanet edilecekti. Yavaş yavaş kırmızılılar onu tarafına çekecekti pek ala!
2017 yıllarında tamirat-tadilat gören yeni tribünler,
coşkulu taraftarın büyük beklentileri derken transfer dönemine kavuştuğunda kemerleri sıkma
politikası bir yana kabaran scoot listeleri ve gelecek planlaması, kafada deli
sorular…
Liverpool o yıllarda inandıkları oyunculara yatırım
yaparken çekinmediler ama alınan oyuncu sayısını yükseltmemeye özen
gösterdiler. Kuşkusuz en önemli katılım Mohamed Salah. Ve o daha iyiyi yaptıkça
gölgede kalan oyuncular oldu. 2018 yılında kadrosuna katılan Virgil van Dijk
sadece Hollanda ekolü ile gelmedi, takım ruhu üzerine kitap yazdılar sanırım
devam da edecek… Bunun yanında Kloop’un başarısı yadsınamaz. Liverpool’a bir
kimlik verme çabası var. Bunu da başarıyla yapıyor.
Dijk, 1991 yılında Queen grubunun Innuendo şarkısındaki
sözlerini yerine getirdi. Ancak ne var ki, 1991 yılında Liverpool şampiyonluğu
Arsenale kaptırmış olsa da; Liverpool’un kovaladığı başarıları bazen Dijk’in hikayesine çok benzetiyorum. Sanki Dijk’in bu kaotik hayatı ile
Liverpool’un yanlış tercihleri bir yerde birbirini tamamlıyor.
“Olmak istediğin herhangi bir şey olabilirsin
Sadece şimdiye dek olabildiğini düşündüğün herhangi bir şeye dönüştür kendini
Temponda özgür ol, özgür ol, özgür ol,
Ego'na teslim ol, özgür ol, kendine karşı özgür ol”
Sadece şimdiye dek olabildiğini düşündüğün herhangi bir şeye dönüştür kendini
Temponda özgür ol, özgür ol, özgür ol,
Ego'na teslim ol, özgür ol, kendine karşı özgür ol”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.