17 Haziran 2020 Çarşamba

Özgür Ol Dijk


4 Şubat 1991 yılında, Queen grubu vokalistleri Freddie Mercury ölmeden önceki son albümleri olan Innuendo'yu yayınladı. Takvimler 12 Ağustos 1991’i gösterdiğinde ise; Metallica 5. stüdyo albümü olan The Black Album'u sadece Amerika'da 14 Milyon civarında bir satış rakamına ulaştırmıştı. 24 Eylül 1991 tarihindeyse, NirvanaNevermind albümü ile dünya listelerinde bir numaraya çıktı.
Aynı yıl siyaset anlamında epey çarpıcı dönem yaşanmıştı. SSCB dağılmış, Amerika önderliğindeki Birleşmiş Milletler Irak'a saldırıya geçmişti. Yugoslavya’da iç savaş başlamıştı. Müzik ne kadar ileriye taşınmışsa da adını siyaset olarak adlandırdıkları dünyada tam anlamıyla felaketler yılıydı.

Ve 8 Temmuz 1991 tarihinde ise tüm bu yaşanılanlardan bağımsız Virgil van Dijk gotik ve Rönesans stilinin hakim olduğu Hollanda’nın Breda şehrinde doğacaktı. 1991 yılı hakikaten keşmekeşten kaçınılmadığı ve bol miktarda hasar bırakılan bir yıl olmasından mütevellit, Dijk içinde kötü sürprizleri olacaktı. Doğuştan kanser tanısı konulacaktı. Daha bebek yaşında fazla hayat biçmemişlerdi. Lakin o bu durumun aksini ispatlayacaktı. Cılız ve oldukça kısa boyluydu. Ancak içinde yanıp tutuştuğu futbola da bir yandan bağlanmak istiyordu.

Willem II kulübünde kendine yer bulsa da takımdaki hiç kimse ona şans vermemişti. Parlak bir gelecek onu beklemiyordu, evet ama tutunacak tek dalı küçük şehrindeki çıkış yoluydu. Willem II, yetiştirdiği gençlerle tanınan bir kulüp değil. O yüzden kendine en baştan başlayarak çizelge hazırladı ve bu yolda gözünü kararttı. Martin Koeman, ailesi olarak gördüğü ve kalben bağlı olduğu kulübü Groningen için Van Dijk'ı izledi ve 2010 yılında onun kulübe bedelsiz olarak kazandırılmasını sağladı.
Belki burada da hemen ilk 11’de oynama şansı bulamayacaktı ama Dijk neleri aşmamıştı ki! Bir maç günü tarihler daha yakın bir zamanda bizim nesilden yana gelerek 29 Mayıs 2011'de, 20 yaşındayken, ADO Den Haag karşısında sahaya ilk kez ilk 11'de çıktı. Ve o gün iki gol kaydetti. Bu bir milattı. Ancak kariyerinde daha birçok zorluk olacaktı. 20 yaşında neredeyse ölüyordu! 




Hastalıklar yakasına yapışmıştı adeta. Birkaç gün süren tanı konamaması sürecinin ardından Dijk kendini hastanede buldu ve böbrek zehirlenmesi teşhisi kondu. Ve vücudu ona karşı geliyordu. Çünkü Virgil van Dijk’i yapan ne varsa o günden sonra gelişti. Vücudunu geliştirmesi, boyunun uzaması (tam 18 cm) ve mental yapısının tamamen alaşa etmesi kendisinin başarısı. Bir öz güven hikayesi…
Hollanda ekolünden yetişme olduğunu her fırsatta dile getirmiş olması bir yana bunu izlettiriyor da. İşler yoluna koyuluyordu. Her ne kadar Hollanda’nın medarı iftarı olan Ajax’a gitmek istese de Celtic kapıları aralanacaktı. Burada parlamaya devam eden Dijk, Southampton’ın savunması ona emanet edilecekti. Yavaş yavaş kırmızılılar onu tarafına çekecekti pek ala!

2017 yıllarında tamirat-tadilat gören yeni tribünler, coşkulu taraftarın büyük beklentileri derken  transfer dönemine kavuştuğunda kemerleri sıkma politikası bir yana kabaran scoot listeleri ve gelecek planlaması, kafada deli sorular…
Liverpool o yıllarda inandıkları oyunculara yatırım yaparken çekinmediler ama alınan oyuncu sayısını yükseltmemeye özen gösterdiler. Kuşkusuz en önemli katılım Mohamed Salah. Ve o daha iyiyi yaptıkça gölgede kalan oyuncular oldu. 2018 yılında kadrosuna katılan Virgil van Dijk sadece Hollanda ekolü ile gelmedi, takım ruhu üzerine kitap yazdılar sanırım devam da edecek… Bunun yanında Kloop’un başarısı yadsınamaz. Liverpool’a bir kimlik verme çabası var. Bunu da başarıyla yapıyor.

Dijk, 1991 yılında Queen grubunun Innuendo şarkısındaki sözlerini yerine getirdi. Ancak ne var ki, 1991 yılında Liverpool şampiyonluğu Arsenale kaptırmış olsa da; Liverpool’un kovaladığı başarıları bazen Dijk’in hikayesine çok benzetiyorum. Sanki Dijk’in bu kaotik hayatı ile Liverpool’un yanlış tercihleri bir yerde birbirini tamamlıyor.
“Olmak istediğin herhangi bir şey olabilirsin
Sadece şimdiye dek olabildiğini düşündüğün herhangi bir şeye dönüştür kendini
Temponda özgür ol, özgür ol, özgür ol,
Ego'na teslim ol, özgür ol, kendine karşı özgür ol”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.