12 Aralık 2018 Çarşamba

Şanslı Kaybeden Coric


“Bir gün bir kitap okudum ve hayatım değişti.” Borna Coric bunu söylemedi. Belki de hiç söylemeyecek. Fakat tahmin etmek zor değil. Bir gün bir kitap okudu, birkaç kitap okudu, birkaç aile gördü, bir ailede büyüdü ve hayatı değişti. İşte bu noktada dönüm noktası babası olacaktı.

Sadece kitap da değil. Proje çocuk olma yönünde tüm hızıyla ilerlerken Borna Coric’in bir tenisçi için olmazsa olmaz özellik saydığı “çok yönlü” olma özelliği her tenisçide olmayan bir lüks. Milenyum yılına giriş yaptıktan sonra babasının isteği ve yönlendirmeleri sonuç vererek, bir takım imzalar attığı anda adını günbegün daha fazla duyurduğu tenis kariyerine “merhaba” diyecekti. İki kişi var hayatını etkileyen, yaşamını kökünden değiştiren. Bir de büyüdüğü, aslında üç. Babası, antrenörü ve oynadığı acımasız zeminler…

Evet, zafer kazanmak yazıldığı kadar kolay olmayacaktı ancak 2012’de junior kategorisinde ilk kez katıldığı “Grand Slam”lerde başarılı bir grafik çizemese de 2013’te Avustralya Açık ve Fransa Açık’ta yarı finale yükselmesinin ardından asıl başarısını Amerika Açık’ta şampiyon olarak elde etti.
Çocuk olarak küçümsedikleri Coric, aynı senelere tekabül eden junior kategorisinde 1 numaraya yükselecekti.
2014’te ilk kez Amerika Açık’ta ana tabloda yer almasının ardından, İzmir’de katıldığı turnuvada ATP seviyesinde ilk Challenger şampiyonluğuna ulaşmış oldu.



Normal şartlarda her zaman, biri cezasını çekip bedelini ödedikten sonra cezanın toplum ve diğer merciler tarafından sürdürülmesine karşıyım. Zira geçmiş tenis efsanelerine bakış durumun haleti ruhiyesi bundan ibaret.
Yeni dönemin bundan böyle daha şanslı olacağını söylemek kolay, sürdürmek zor. Adını tenis otoritelerine duyurduğu, yeteneğiyle gelecekte çok önemli işler başaracağını gösterdiği Basel turnuvasında, Nadal’ı olağanüstü oyunuyla devirerek adını yarı finale yazdırdı. Yarı finalde elense de aynı ay içerisinde tur sıralamasında ilk 100’e girerek, Gasquet ve Nadal’dan sonra, 18 yaşından önce sıralamada ilk 100’de yer bulan üçüncü isim oldu. Ve bu ona “Geleceğin Yıldızı” ödülü olarak geri dönecekti.

Aslında Coric’in sorunu kendi yaş kategorilerinde gösterdiği çıkmaz sokaklar… Mesela hatırlayın, 2015’te Şubat ayında “şanslı kaybeden” olarak katıldığı Dubai Açık’ta, çeyrek finalde karşılaştığı, turun 3 numarası ve güçlü favorilerinden biri olan Andy Murray’ı iki sette mağlup ederek, Nadal galibiyetinden sonra en önemli galibiyetlerinden birini daha elde etmiş oldu. Maç boyunca hem defansta hem de atakta sergilediği etkili, inatçı ve istikrarlı oyunuyla geleceğin “Djokovic” i olarak aday gösterilen Coric, ortaya koyduğu karakterle neler yapabileceğini bir kez daha tenis severlere ispatlamış oldu.

Doğru yönlendirme ve antrenmanlarla birkaç yıl içinde Coric’in, Balkan Ekolünün yetiştirdiği en yetenekli, en önemli sporculardan biri olarak tarihe geçmesi, erkek tenisinde idol haline gelmesi kimseyi şaşırtmayacaktır. Teniste kremalı pastalar hazır; hatta yenmeye başladı. Merak konusu şu ki, yeni isimler bu pastadan pay alabilecek mi? Öyle değil mi Coric?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.