10 Eylül 2020 Perşembe

Hangi Bianchi

İlkokula başladığımda ailemin yardımları ve spor kültür kapitalizminin tüm şiddetiyle kendisini hissettirdiği büyük şehirde yaşamanın da etkisiyle bisiklet konusunda hiçbir problem çekmemiştim. Ortada iki teker ve aşılması belirsiz, eğlenceli yollardan ortaya çıkabilecek semantik bağlantıları çözebileceğime dair çocukça bir öz güvene sahiptim. Bisikletimin çalınma meselesi ise büyük kaygıları beraberinde getiriyordu. Haftanın yedi gününü yaşıtlarımla birlikte pedal üstünde geçirecektim. Ancak kısa sürdü. Çalınmıştı. Zalimsin dünya dedim, biraz küstüm ama ilerleyen yıllarda sonunda benim de bir ‘şehirli’ Bianchi’m oldu.

Yazı ile kuracağım ilk teması sorunsuzca atlatıp, insanlık tarihine bir noktadan dahil olup bu noktadan fikirler üretmeyi deneyeceğim bisiklet yılları… Dünya’nın halen var olan en eski bisiklet üreticisi bu marka, birçok icadın da sahibi.. Ancak spor tarihine adını yazdıran Bianchi, Formula 1 takipçileri için kötü bir çağrışım da yapmakta…
Formula 1 ile bisikletin ne alakası var şimdi dediğinizi duyar gibiyim.. Ama kahramanımız olan Bianchi bisikletin birçok bileşeninin mucidi ve markanın kurucusu olan İtalyan Edoardo Bianchi değil, Fransız Jules Bianchi.
Edaoardo ne kadar geçmişi sağlam ve köklü ise, Jules ise henüz anısı taze ve izleyicilerde geleceğin aranan Fransız F1 şampiyonu olarak gelişimi yakından takip edilmekte yeni podyum adayıydı. Geçmiş zamanda konuşuyorum çünkü bir yarış sırasında geçirdiği kaza nedeniyle henüz 25 yaşında iken ve ondan beklenen başarılara kavuşamadan hayata gözlerini yumdu. 

Jules da belki benim gibi ‘iki teker’ hayal etmişti daha gençken ama kaderi dört tekerleğin üzerinde yazılmıştı. Dört tekerin ilk adımı olan Karting ile pistlere çıkmış ve Fransız pilot eksikliği çeken Renault Formula 1 (F1) Takımı, bu genci hazırlamak için Formula Renault 3.5 ile profesyonel olarak pistlerde yarıştırmış ve hemen şampiyon olan bu genç 20 yaşında Formula 3’e terfi etmişti. Ve Ferrari takımının radarına girmişti bile. Ferrari Sürüş Akademisi’nde yıldızı parlayan gence büyük beklentiler bağlanmıştı.



Hindistan’ın milli bir F1 takımı olmasını gerektiğini düşünen Hintliler, genç yeteneklerle şansını denemek istedi ve 2012 yılında Ferrari Akademi’nin genç yıldızı Bianchi’yi kiralık olarak transfer ettiler. Ancak Bianchi burada hiç podyum ve puan göremeyince beklentileri boşa çıkarmıştı ve test pilotu olarak tutan Hintliler umudunu kesmişti.
F1 ‘e Hintliler gibi yine yıkım satın alarak, yeni giren Rus’ların takımı Marussia F1 2013 yılında Bianchi’yi ana pilot olarak kadrosuna kattı. Beklentiyi tam karşılamayan Bianchi, Marussia F1’in Luiz Razia ile sözleşme yenilemeyecek olması ile onun şansı olmuştu. 2013 yılında yarışlarda bir kez 15. olma başarısı göstermesine rağmen kendisi ve takımı hiç puan kazanamamıştır.
2014 yılında Marussia F1 kendisi ile devam etme kararı aldı. Bu inadı gösteren takıma Bianchi de kendi evi diyebileceğimiz Monaco Grand Prix’sinde, vatandaşlarının önünde 9. Olma başarısını göstererek ilk puanları kazandırdı. Kendisinin de ilk puanları olan bu yarış özgüveni yerine getirmişti.

5 Ekim 2014 tarihi ise spot tarihine geçecek kara günlerden biri olacaktı. Japonya Suzuka’da yapılacak Grand Prix öncesi Phanfone Tayfunu nedeniyle pist ıslanmış ve yarışın zorlu geçeceği belli olmuştu. Yarışın 43. turunda daha önce kaza yapıp pistin dışına çıkıp kaza yapan Sauber aracını çekmekte olan vince, aracın kontrolünü kaybedip çok hızlı bir şekilde arkadan çarpmıştı.
Olay yerine ilk gelen sağlık görevlileri Bianchi’yi bilinci kapalı halde bulmuş ancak hava şartlarının da çok kötü olması sebebiyle en yakın hastaneye hava ambulansla 32 dakikada ulaştırabilmişlerdi. Omur ilik ve kafatası yaralanması olan Bianchi 1 aya yakın solunum cihazına bağlı olarak Japonya’da hastanede kalmış durumu stabil ancak iyileşme göstermeyen Bianchi ailesi tarafından tedavisinin devam etmesi için Fransa Nice şehrindeki hastaneye nakledildi. 

Bir diğer F1 efsanesi Schumacher’in kaderini paylaşan Bianchi aylarca yoğun bakımda, bilinci kapalı ve komada kaldı ancak 17 Haziran 2015’de hastanede hayatını kaybetti.
1994 yılında F1 efsanesi Ayrton Senna’dan sonra pist kazası nedeniyle hayatını kaybeden ilk sürücü olan Bianchi’nin cenazesine neredeyse tüm F1 camiası ve pilot arkadaşları katılmış ve genç yaşında hayata, hedeflerine veda eden arkadaşlarına son görevlerini yerine getirmişlerdi.
Temelde Formula 1 tutkusunu sorguya çeken yazıyı bitirdikten sonra ilk iş, Jules Bianchi’nin o son kabul edilemez kazasının videosu ile yüz yüze kalıyorsunuz. Bianchi’in yolculuğuna eşlik ettiğimiz beş dakikalık okuma süreci, F1’in motor homurtusu ile olağan dışı ilişkisini betimleyen o anlar bir kez daha aklıma düştü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.