21 Kasım 2019 Perşembe

Burada Sana da Yer Var!


Bill Bradley’in 1953 yazındaki şehir gezisi esnasında gözüne turuncu bir şey ilişmişti ya da hayatının dönüm noktası olacağını bilmeden basketbol tutkusu olmuştu bile. Fazlasıyla sokakta bisiklet sürdüğü arkadaşlarına nazaran çok avantajı vardı. Her şeyden önce yaşı bu spor için idealdi, boyu uzundu. İşte sadece buraya kadar gelebiliyordu. En küçük bir fikri yoktu, daha iyiye nasıl gidebileceğini.
Ömrünün sonuna dek yalnız bırakmayacak basketbola, sevgilisine tutunmasına gerekiyordu. Ağırdı, hantaldı, sıçrayamıyordu bir de bunlar yetmezmiş gibi yeteneksizdi. Bunları düşünüp, sistematik oluşturması için aslında epey vakti vardı.

Evet, bazı şeyleri kabul etmeliydi! Mesela, oyunun hiçbir yanını çok da kolay kavrayamıyordu. Olumlu tarafı şu ki; öz eleştiri yapabilecek muhakeme yönü çok gelişmişti. Yetersiz gördüğü kısımlarını “özel” bir çalışma altında geliştirmeliydi. Kendini geleceğin “en iyi antrenman programı geliştiren” kişi olarak tanıtırken, Bradley’in dünyanın en güçlü insanı olduğunu hissetmesi için bütün imkânlarını seferber etmişti.
Kendini bu sancılı sürece nasıl bir adapte ve ikna ettiğini biliyordu. Bir o kadar da şanslıydı. Okulunun boş saatlerini araştırıp, anahtarlarını ele geçirmişti.

İlk olarak nevi şahsına münhasır bir program hazırlayarak başlayacaktı. Okul saatleri ve cumartesi olmak üzere (dersleri dışında) sekiz saat çalışmayı kendisine borç bilecekti. Pazar günleri ise;  üç buçuk saat çalışacaktı. Bu tabi kış tarifesiydi. Peki ya insanı dışarıya iten şehvetli günlerde?
Yazın da her gün Pazar görünümlü çalışmasıyla bu sürece ara vermeden mekik dokuyacaktı.
Boşuna inanmak başarmanın yarısı dememişler. Aylarca bilakis yıllarca bu program hiç şaşmayacaktı.



Bu programı farklı kılan neydi ya da antrenmanlarında neler yetersiz geliyordu da ekstraya ihtiyaç duyuyordu? Bacaklarını güçlendirmek ve daha yükseğe sıçramak için ayakkabılarının içine beş kiloluk ağırlıklar yerleştiriyordu. Şunu göz önünde bulundurmak gerek ki; o zamanlar henüz Nike bu denli çığır açmamıştı.
En zayıf noktalarının top sürme ve hantal olduğunu çok iyi anlamıştı. Bu noktalar onun bam teliydi. Bill Bradley’i bir adım öteye taşıyacak püf noktalarına yoğunlaşarak bir nevi telafi etmek için kendini üstün bir pasöre dönüştürecekti.

Peki, bu azim sonuç vermiş miydi? Kesinlikle. Bradley, emin adımlarla kendini basketbolun en büyük yıldızlarından biri konumuna getirdi. Soluğu Princeton Üniversitesi'nde All-American takımına seçilerek aldı, ardından profesyonel olarak New York Knicks takımına katıldı. Dripling ustalığını, inanılmaz dönüş ve fake atma hareketleriyle sahadaki zarafetini de unutmamak gerekiyordu. Kolayca yapıyormuş gibi görünen bu hareketlerin aslında yıllar boyu saatlerce yoğun çalışmanın ürünü olduğunu elbette kimse bilmiyordu.

NBA oyuncuları “burada sana da yer var” diyerek kabul ettiler. Artık Bill Bradley’e geriye dönüp baktığımızda eski New York Knicks oyuncusu ve senatör olarak bahsediyorlar. Emek ve çabanın nelere kadir olduğunu da kanıtlayan bir hikaye. Azim gösteren herkese demek gerek “Burada sana da yer var.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.