12 Kasım 2020 Perşembe

Fransalı Payet mi?

4 Aralık 1938’de Fransa, hazırlık maçı için İtalya’daydı. Napoli’de toplanan binlerce taraftar faşist sloganlar atıyordu. O zamanlarda Avrupalıların sahada görmeye alışık olmadığı bir ten rengine sahip Fas asıllı Larbi Ben Barek ya da nâm-ı diğer Abdelkader Larbi Ben M’barek’e ırkçı sataşmalarda bulunulunca, kaptan Etienne Mattler, siyahî arkadaşının yanına gidip Fransız Millî Marşı’nı söylemeye başlamıştı... 
Savaş kokularının ayyuka çıktığı günlerde, futbol sahaları sivil itaatsizlikle tanışmıştı. Günümüzde ise ırkçı davranışlar 20. yüzyılın üzerine koyamadı. Belki savaş minvalinde değil, lakin halen daha maç öncesi “ırkçılığa hayır” sloganlarını görüyoruz.

Fransa siyah-beyaz karışımının ağır olduğu ülkelerden. Zira hemen akdeniz’in karşı kıyıları bundan nasibini fazlasıyla almış durumda. Ve halen daha çözüm üretebilmiş değil! Hem Fransa hem de ada futbolunu yaşamış aynı zamanda Fransız pasaportu olan Dimitri Payet’in özel bir hikayesi var.
Hint okyanusun, Fransız sömürgesi Reunion adasında doğan Payet, futbola da adanın en büyük takımı Saint-Pierroise’de başladı.
Payet, Ada tarihinin gördüğü en büyük yetenek olarak bir anda tüm dikkatleri üzerine çekmesiyle, çok kısa bir süre sonunda ada kulübü ile ortalık anlaşması bulunan La Havre’ye, Fransa’ya gönderildi. Ve sadece 11 yaşındaydı.

Dimitri Payet, 2003’te Ada’ya, Reunion’a geri dönmek zorunda kaldı. Bu sefer konsantre olamayan Payet, adaptasyonunuda da yanına alarak, Excelsior kulübü ile anlaştı. Peşini izleyen yıl Fransa topraklarına bir kez daha teşrif edecekti. 2005’te Nantes’a imza attı. Bu da beklenendi. Ve oldu.
Nantes ile amatör anlaşma imzalamıştı. 2005 yılında kulübün PAF takımındayken aynı zamanda da para biriktirmek adına mağazada çalışmaya başlayacaktı. Dimitri Payet, bu defa adaptasyon sorunu yaşamadı. Kısa sürede kendisini ve yeteneğini kanıtladı, her şey farklı olacaktı. Oldu da… Gösterdiği performans sayesinde 6 ay içinde profesyonel sözleşme imzaladı.


Fransa’da Nantes, Lille, Marsilya formaları giymesiyle, adını görünür, yeteneğini izletir, hayat kalitesini yaşanır hale getirecekti. 2014-2015 sezonunda 36 maçta 17 asist yaparak, Messi’den sonra en büyük 5 ligde en fazla asist yapan futbolcu oldu. Fransa’da iki kez yılın en iyi 11’ine seçildi. Fransa onu o da Fransa’yı sevecekti.
Esasında Marsilya defterini hemen kapatmak istemiyordu. Hiç olmadğı kadar kendini bulmuştu. Takım olmuştu. Ancak Fransa’da yaşadığı kadar “ırkçılığa” maruz kalmamıştı. Engeller yoluna taş koysa da lugatında kolay vazgeçme olmamıştı. Bu iki yılı mücbir sebeplerle birlikte West Ham United yolunu tutarak sürdürecekti. Hiç de fena sayılmayan ada macerasına Londra’da yılın futbolcusu seçilerek taçlandıracaktı.

2015-2017 sezonlarını Londra’da sürdürdükten sonra bıraktığı yerden Marsilya’da yarım kalan hikayesini yazmayı deneyecekti …
Günümüze dönersek, şimdilerde tüm dünyayı etkisi altına alan malum virüs, Marsilya takımını da sarsacaktı. Ne var ki, kulüp futbolcularından özveride bulunmalarını isteyip maaş kesintisine gidilmeye muktedirdi. Ancak ilk itiraz Payet’ten gelecekti. Bu dönemler de virüsle mücadele eden Dimitri Payet, tek isteğinin eski zamanlardaki gibi mücadelesini, ayağını konuşturmaktan başka bir şey olamaz. Bir de ırkçılık meselesi…

Fransızların futbol ikonu Cantona’nın ”Fransız olmak milli marş söylemekle olmuyor. Fransız olmak için önce devrimci olmak, fakir ve yoksulların halinden anlamak gerekiyor” sözü belki de her şeyi anlatıyor. Bir zamanlar ötekinin varoluşunu sembolize eden marş, şimdi onun varoluşunu kabullenemeyenlerin sesi oluyor. Payet marşı, Fransız sömürgesi Reunion adasını unutturmadan mırıldanacaktı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.