Bütün gözlerin onun üzerinde olduğunu bilir fakat bu onun için alışılageldik bir durumdur. Ağzından çıkacak cümlelere bakılır, futbol üzerine sohbet edilebilecek biriymiş gibi durur lakin yanılırsınız. İmalı bakışları, kinayeli sözleriyle yerer, sonra da hiç bir şey yokmuş gibi arkasına bakmadan gider. Pozunu iyi keser, şaşkına dönersiniz. Yani her şey ona bağlıdır.
Jose Mourinho yaptıklarından çok söyledikleriyle gündeme gelir. Aman efendim, şampiyonlar ligi kupası almış, kayıpsız lig şampiyonu olmuş hiç o toplara girmeyin kendisi de ilgilenmiyor çünkü. İyi gidişatın sonunda Arsene Wenger'e laf atar. O buna laf atar, Jose, Arsene cevap verir, konu dışına sapılır. Sonra sar başa. Mourinho'nun sivri dili, "acayip bu adam" dedirtse de son derece normal bir adam en azından kendisine göre.
Bırakın teknik adamlığı konuşsun olmaz, bazı filmlerin net bir sonu yoktur, yorumu seyirciye bırakır. Mourinho'da bu edayla sözlerini "ok yaydan çıkmış bir kere" cümlesindeki rahatlığıyla hiç alakası olmayan spor adamlaına kadar dokunur cümleleri. Mourinho'nun bu asi çıkışına kendi son verecek gibi yakın zamanda. Ardı arkasını düşünmeden oynanan maçlar ve sonrasında alınan mağlubiyetler; çok yakında bu çöküşü birilerinin üstüne atacak kurban bulacaktır. Aksi takdirde ipi boynuna dolayan kendisi olacak.
Real Madrid'ten istifa ettikten sonra tekrar "evine" Chelsea'ye geri döndü. 2013 yılıyla özlenen hasret bitmişti "Emekliler" de. Üstelik bir umutla beklenen maçları ve kendi has üslubuyla. Bu çıkışı 4 yıllık uzatılan sözleşmeyle ödüllendiren Abramoviç vardı. Kötü başlangıç ve esrarlı mağlubiyetler serisi, daha da Jose'nin başını yakmazsa 3 yıl 7 ay sonra görevini sonlandıracak. Bu son sezonu kelimelerle anlatmak güç. Çok güç! Meşhur uzun Armani paltosunda karizmatik ve alaycı duruşu yüzünü Chelsea atkısıyla örtmeye çalışan Mourinho kaçış planları tasarlıyor.
Hızını alamayıp cezalı öğrenci gibi tribünlerde ayakta izliyor maçı. Önünde hesap vereceği Abramovic varken. Arka arkaya aldığı mağlubiyetlerle Premier Lig'de zor günler geçiriyor. Bir darbede kendi evinde aldığı Liverpool maçı yenilgisi sonrası "Çanlar kimin için çalıyor?" Mourinho dedirtiyor. Klopp Liverpool'daki kötü gidişata dur dediği maçın Chelsea'ye gelmesi ayrı bir ironi. O gözlüğünün arkasından Jose'ye cevap verirken; Jose ısrarla "söyleyecek hiçbir şeyim yok" diyecek hallere geldi.
İnanmak çok zor, kale önünde otobüs çeken, röntgencilikle suçlayan Portekizli'nin ne koşulda olursa olsun lafını esirgemez, onu kurtaracak kelimelerden Mourinho stili ortaya çıkardı. Gündem Manchester City galibiyetleri veya Klopp'un Liverpool'a gelişi olarak bir türlü yer bulamıyordu. Esasında sessizliği dahi yankı buluyordu. Peki ya taraftar ne durumda?
Tamamıyla kafası karışmış Mavililerin, bir grup Stamford Bridge'de açtıkları pankartlarla ne olursa olsun kabulümüzsün şeklinde iken, bir kesim kibar ve net ifadeyle istifa etmekte erdemdir mesajı veriyor.
Mourinho bu başarısızlığıyla Süper Lig ekiplerinden birini yönetseydi, görmediği muameleye tanık olurdu. Chelsea taraftarına boşuna Emekliler denmemiş. Sabır "baş taçları" da nereye kadar. Aynı istikrarsızlık Şampiyonlar Liginde de sürdüren Mourinho'nun acil B planı yapması ya da uygulaması gerekiyor. Kaybettiği her maç özellikle devler liginde Abramovic'in de alacağı yatın da tarihini ertelemekte.
Şimdi mikrofonu uzatsak "söyleyecek bir şeyim yok deyip" kestirip atabilir. Bence bu Jose'nin yeni taktiği gibi. Onun bu üzülmüş halleri inandırıcılığını kaybetti. Aslında bunu kendi pişirdi ve şu sıralar yiyor. "Lütfen küstah olduğumu düşünmeyin ama ben bir Avrupa şampiyonuyum ve özel biriyim." cümleleri kısa zaman içinde tarih olacak, bu gidişe nokta koymazsa.
Özel biri olduğunu hissettir bize Mourinho, yani en azından Emeklilere!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.