Ben bugün kazananı değil, kaybedeni yazacağım. Adı kaybeden olunca, yanıltmasın sizi. Roger Federer'in bir gün bile pes ettiğini göremezsiniz, 2013 yılındaki sakatlık dönemi dahil. Tenis tarihinin gördüğü en büyük oyucu dersek diğerlerine haksızlık olmaz. İsmi lazım değil Novak Djokovic'le aynı döneme denk gelmekten bir kez yakındığını duymazsınız. Bir kez bile. Gerçek bir sporcunun yapacağı gibi sonuna kadar mücadele eder, ipi göğüslemek ister ve başarsa da başarmasa da geriye dönüp pişmanlık duymaz. Asla!
Djokovic birçok tenisçiyle orantılı daha düz ve basit oynuyor. Olmayacak zamanlarda kazandığı sayılar ve servis atışlarıyla basit oyununu şekillendiriyor. Zaten kimse de oyuna değil sonuca endekslenmiş durumda. Ne yaptığının, nasıl oynadığına bakmıyor. Konsantre olup, Dünya 1 numarası çizgisinden kopmak istemiyor. Sezonun özeti niteliğinde olan ATP World Tour Finals ( sadece dünya en iyi 8'nin oynadığı turnuva) Londra'nın soğuk havasına lodos etkisi yarattı, nefesleri kesti, bitmesini istemediğiniz bir hafta yaşattı. Etkisi bir haftanın dışına taşması muhtemel!
Kısaca turnuvayı özetlemek gerekirse; İki gruptan oluşan Stan Smith grubu: Novak Djokovic, Roger Federer, Tomas Berdych, ve Kei Nishikori olarak sıralanırken Ilie Nastase grubu: Andy Murray, Stan Wawrinka, Rafael Nadal ve David Ferrer isimleriyle heyecanlı maçlara tanık yapacağız dediler. Bizler için hava hoş. Seyirciye heyecan olsun yeter!
Belli başlı favoriler vardı ama büyük hayal kırıklığı yarattılar. İskoçlu Murray İngilizleri her zamanki gibi ilk maçıyla allayıp pullasa da daha sonra soğuk su içirtiyor. Geçen yıl olduğu gibi gruplarda elenenler kervanına dahil oluyor. Nastase grubunda namağlup Nadal ile tek mağlubiyeti bulunan Wawrinka rahatlıkla geçmeyi başarıyor. Ancak asıl çekişme Stan Smith grubunda Djokovic-Federer arasında olacaktı. Nitekim başta ben olmak üzere, yanımıza totemlerimizi alarak maçı izlemeye başladık.
Servis oyunlarıyla bambaşka bir Federer var. Arka arkaya alınan Ace'ler, drop shotlar, tek el backhandleriyle ve arkasına seyirciyi de alarak kelimelerin anlam bulduğu bir maç izletti. 7-5, 6-2'lik setlerle adeta Novak Djokovic'i saf dışı bıraktı. İşte o dakika itibariyle gözüne kestirdiği ceylan gibiydi Federer. 23 maçlık galibiyet serisini bozması bir yana, maçın içine bir türlü girmeyi başaramadı. Nereye, hangi kaçış noktasına gitse karşısında Ekselansları vardı!
Yarı finallerin adları belli olmuş; Djokovic-Nadal ile öbür tarafta ise İsviçre düellosu Wawrinka- Federer karşılaşması vardı. Hızlı başlayıp, etkili devam eden maçta finalin adı da bir o kadar hızlı cümlelere döküldü. Tamam, tamam şaşırmadınız. Dün farklı bir gündü. 44. kez karşılaşmaları değil elbet. Her şeyi yapmaya muktedir iki ismin sezonun son maçında iddiasını sürdürebilmesi açısından farklı.
Finalin başlığı Djokovic-Federer olarak artık tarihe gömülmüştü. Gruplarda kaçırdığı galibiyeti finalde almak isteyen Djokovic, öbür köşede geçen yıl belindeki ağrılar nedeniyle final maçına çıkamayan Federer vardı.
Anlaşılan iki tarafta acısını çıkarmak isteyenlerin maçı için kuşanacaklardı. Korkulan olmadı demek için zamanı geriye almak isterdim. İlk sette iki kez servis kırmayı başaran Novak Djokovic 6-3 ve son sette 6-4 kazandığı şampiyonlukla üst üste 4. kez toplamda 5 kez ATP World Tour'un şampiyonu oldu. Sezonu güçlü açtı, kısmen sönük kapadı. Kabul ediyorum kupalar bu durumun tersine işaret.
Dün oynanan oyun sıradan bir maç gibiydi. Federer'in yaptığı basit hatalar maça damgasını vurdu. Servis yüzdesini hesaplamak için çok ileri teknolojiye gerek kalmadı. Kılavuz istemeyen bir Federer sundu bizlere. Evet, yine de seyircilere kendine hayran bırakan sayıları vardı, ama onlarda kurtarmaya yetmedi. Kurtarma operasyonunda mağlup olan taraftık ve bize kalan enkazdan ikinci olarak evimize dönmekti.
Yenilmiştik ama beraberinde kazandıklarımızla.
Novak Djokovic'in duvarının nasıl yıkılacağını, planlarını bozguna uğrattığını, asla ve asla pes etmemeyi, çok büyük sevinçler yaşamamayı... Bu turnuvada rekor 6 şampiyonlukla halen daha onda olduğunu ve yaşının 34 olduğunu unutturan Ekselansları yıllardır biriktirdiği ve nerede olursa olsun destekçilerin sayısı milyonları aştığı taraftarı görünce ne çok para kazanmak, kupa kaldırmak değil de dili, dini, ırkının önemsiz olduğunu hatırlattı.
İkinci olurken nasıl kazanılır? Taraflı tarafsız nasıl alkışlanır? sorularına cevapları uzaklarda aramayın. Roger Federer için yazılacak çok cümle, gösterilecek fazlasıyla fotoğraf var.
Şimdi bunları bir kenara bırakalım ve sezona hazırlanalım! Bu arada kirli sakal çok yakışmış Federer.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.