Çoğu sporcu emekli olduktan sonra, uçaktan paraşütü yokmuş gibi atlıyor hissine kapılır. Spor hayatını profesyonelce yapan sporculardan bazıları ise emeklilikle birlikte çoğunlukla kendi işlerini kurar, girişim konusunda atılım yaparlar. Bu cümlelerim Türkiye dışına taşıyor çoğunlukla. Çünkü bizde geleneksel olarak emekli olduktan sonra spor yorumculuğu baş gösteriyor. Eğer ki ekranda olmaz iseniz maazallah unutulurlar. Buna biraz da izleyiciler sebep oluyor.
Bunun ötesinde kendi işi anlamında girişimde bulunanlar da yok değil. Öyleyse yabancılar bu işi nasıl başarıyor? asıl soru bu. Tesadüf mü, yoksa yaşamlarını başarı üzerine kurmaları mı kayıpsız iş dünyasına adım atıyorlar? İşin içinden çıkamadıysanız gözlerinizi kapatın ve düşünün. Türkiye topraklarında yattığınız uykudan, Amerika'da uyanın.
NBA kapılarını çalalım, sadece basketbol aklınıza gelmesin, burada düşünceden fiile geçmek zaman almaz. İcraata geçerler.
Chris Webber 2008 yılında Golden State'e geçmişken, dizindeki sakatlığı sebebiyle sadece sezonu kapatan olduğunu düşünenler vardı. Webber geleceğini göremediği için kariyerini sonlandırma kararıyla son dakika haberi olarak karşımıza çıktı. Yalnız elinden eksik etmediği basketbol topunu sürmeye devam etti.
Durmak, engeller onun dilinde mevcut değildi. Gayrimenkulün, basketbol ve futbol oyuncularının olduğu, film projelerinin temsil eden yatırım şirketi kurarak sektöre adım attı. Oysa ki basketbol kariyerinde oldukça başarılıydı. All-Star seçilen, çaylak oyuncusu olma ve daha fazlasıyla adını duyuramamış olsa da başarılı olduğunu çok iyi biliyordu.
2008 yılında sakatlığından sonra toparlanıp devam edebilecek durumdayken tadında bırakmaya karar verdi ve devamını iş adamı olarak getirdi. Sadece kurduğu şirket ile kalmadı, Center Court adıyla restoranı ve müzik dünyasına giriş yaparak devam ettirdi. Unutmadan, bir de kendi kitabını yazdığını belirtmeliyim.
Durmaksızın çalışan Webber NBA kariyerinde iken kazandığı 180 milyon doları girişimci ruhuyla ne kadara katladığını hayal bile edilemez.
Chris Webber'e öncülük edenlerden biridir Vinnie Johnson. O da tıpkı Webber gibi adından pek bahsedilmeyen gölge kahramanlardan. NBA'de Detroit Pistons'ın altıncı adamıydı. Takımda işler yolunda gitmeyince gözler Johnson'ı arıyordu. Emektar Johnson 10 yıllık kariyerinde Detroit'e sadık kalarak aile gibi olmuşlardı. Yardıma koşan, taraftarı coşturan kısaca boşlukları dolduran isimdi o.
Altıncı adam unvanının değişim vakti geldiğinde Detroit'e olan bağlılığı ağır basarak emeklilikten sonra kendi şirketini de onun için kutsal topraklarda kalarak cevabını verdi. Aslında o da Webber gibi sınırlarına taşan biriydi.
Pistons Otomotive'in temelleri atılmasıyla, şehirdeki insanlara iş imkanı sundu. Bir nevi Belediye Başkanı statüsündeydi yerel halk için. Hiç de haksız sayılmazlar. Dünya'da Avrupa'da futbol koşturanların yanında, NBA'de oynayan oyuncuların "girişimcilik" konusunda adeta ders verir durumdalar. Spor yorumculuğu dışında işlerin olduğunu etkileyici bir kararlılıkla, yumruklarını masaya vuruyorlar.
Oynadıkları oyun ve özveriyle sahalarda aranır olsalar da yaptıkları işler neden göz önünde olmadıklarının ispatı. Yinede küçük bir not; "Bu dünyada başarıya ulaşan insanlar istedikleri şartları yakalayan insanlardır. Eğer onları bulamazlarsa, kendileri yaratırlar." Bernard Shaw'dan bir not.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.