Ben bunu daha önce görmüştüm, aynı heyecanları yaşamıştım. Yıl 2008 Avrupa Şampiyonası maçları; Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti bunları duyunca o nefes kesen anları yaşıyoruz. Bir dakika! Biraz daha geriye saralım. 2002 Dünya Kupası maçları. Kimse bizim dünya üçüncüsü olacağımızı bile hayal edemezdi. Artı parantez en hızlı gol atma başarısını ( üçüncülük maçı G.Kore ile dakika 1) göstereceğini de! Ama oldu! Biz mucizeler takımıyız. Ülkemizin bilhassa futbolcuları kalbimizi fazlaca yokluyor olsalar da biz böyle sevdik.
Senaryo basitti. 2014 Eylül'de başlayacak maçlarla beraber Hollanda'nın arkasından 2. veya 3. olmayı amaçlıyorduk. Sürpriz! İzlanda ve Çek Cumhuriyeti oynadıkları üstün oyunlarıyla ne Hollanda tanıdı ne de affetti. Hem Milli Takımımız adına hem de Hollandalılar adına işler hiç de iç açıcı değildi. 3 maç sonunda sadece Letonya'ya karşı kaldığımız beraberlik puanı vardı.
Ardından Kazaklara karşı kazandığımız maçla 3 puan yüzü görmüştük. Ancak Hollanda'da futbolunu ortaya koymaya başlamıştı. Bu arada da İzlanda ile Çek Cumhuriyeti arasında adeta 1.'lik için çekişme vardı. Gerçekten burada neler oluyor? Biz en başta ne tür bir senaryo yazdıysak, bize inat günler, maçlar ve puan sıralaması yaşanıyordu. Sokakta geçen konuşmalarda; -Biz bu gruptan çıkamayız, bu oyunla hak etmiyoruz...- gibi türlü türlü konuşmalar...
Zaten buradan sonrasını bilmeyen kimse kalmadı diye tahmin ediyorum. Bilmediğimiz bazı esrarengiz günlerin, maçların yaşanması dışında.
13 Ekim gelip çattığında gerginlik, stresli bekleyiş sarmıştı. Beraberlik dahi yetiyordu. Korktuğumuz başımıza gelecek diye endişeliydim. Erken seviniyorduk. Letonya'nın kendi evinde Kazaklara yenilmesi, Hollanda'nın Çek Cumhuriyetine yenik düşmesi ve Milli takımımızında İzlanda'yı yenmesi durumunda en iyi 3. olarak 1 yıl önce yaptığımız basit senaryo yerini matematiksel işlemlere ve büyük oranda şansa bırakmıştı.
Bir de en iyi 3. olabilmek için; C grubunda oynanan Ukrayna-İspanya maçını İspanyolların kazanması gerekiyordu. İspanya galibiyetiyle artık ipler elimizdeydi. Tabii bizim de bir şeyler yapmamız gerekiyordu.
Kazaklar bizzat bize kendi elleriyle paketledikleri hediye paketini 65. dakikada atacağı golle kurdelasını açtık. Çekler maçı deplasmanda 3-2'lik skorla kazanıyordu ve düdüğün çalmasına ramak kalmıştı.
Milli takımımızda 88. dakikaya kadar koruduğu suskunluğunu Selçuk İnan'ın atacağı frikik golüyle bozacaktı. Fırtına öncesi büyük sessizlik bu olsa gerek.
Her bir köşeden sevinç naraları atılıyordu. Eğer gözümüz bize oyun oynamıyorsa, müthiş bir gol ağlarla buluştu. Yine kendimizi son dakikalara saklamıştık.
Senaryonun sonu Türk filmleri gibi "Mutlu Son" ile bitmişti. En azından şimdilik. En iyi üçüncü kulağa hoş geliyor. En iyi olarak değiştirmek?
Hem kalem bizim elimizde. Tam da hesaplarımıza uygun senaryo yazarız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.