Çok samimi dört Harward öğrencilerinden Dwight Davis,
Britanya’daki tenis turnuvalarına karşı koymak amacıyla tasarladıkları Davis
kupası; şimdilerde dönüşüme uğrayarak Uluslararası Tenis Federasyonu olarak
önümüze sürüyorlar. Hasbelkader Büyük Britanya ilk finalinde “Amerikan Rüyasıyla” hayatını kabusa
çevirmeyi başarır.
İlk Davis Kupası 1900 yılında Amerika-İngiltere karşısında
kıyasıya mücadele ile başlasa da maç sonucu pek de öyle anlatmıyordu. Çünkü
skor 3-0 gösteriyordu. Bu iki ülkenin hegomanyası her yerde baş gösterdiği gibi
teniste de “çanlar kimin için çalıyor” kıvamına gelmişti. 1905 yılında Fransa,
Belçika, Avusturya, Avustralya ve Yeni Zelenda gibi raketlerine sarılmış diğer
ülkeleri kapsayacak biçimini almıştı. Tabi kalıbına sığmıyordu.
Zira kalıplara sıkıştırılmaya başlandığı an, spor
özgürlüğünü bir başkasının kollarına bırakmaktan başka çaresi olmayan köleye
dönüyor. Fakat Davis Cup renklerin raketiydi. Amaç her ne kadar İngiltere
hakimiyetini bitirmek olsa da –ki bunu da başaramadı- diğer ülkelerin
katılımıyla formatını genişletmesi kararına varacaktılar.
Tarihler 1920’li yılları gösterdiğinde 20’den fazla ülkenin
buluşma noktası olacaktı. İyi ya da kötü devlet ilişkileri sürerken, bir
yerlerde farklı bilinçle işleyen ellerin buluşması fazlasıyla rağbet görecekti.
Dwight Davis’in 1900’lü yıllarda kurduğu Davis Cup her geçen yıllarda yeni
şeklini alacaktı. Ve bunu sadece “spor” amacıyla yapacaktı. Her hangi art niyet
olmaksızın o korta çıkıp topa vurabilmek için. İşte bundandır ki Davis Cup
ülkelerin birbiri ile olan mücadelesinden çok dayanışmasını ifade ediyor.
Asıl şeklini 1980’lerle beraber almıştı ve işler hayalindeki
tenis turnuvasından çok daha fazlasını aşınca rekabet dünya çapına taşınmak
zorunda kalacaktı. Günümüzdeki en son haliyle 16 ülkenin katıldığı 4 gruba
ayrılan (Asya, Avrupa, Afrika, Amerika) turnuva şekline büründü.
Bu kısımlarda derin bir nefes almanızı öneriyorum. Çünkü 32 şampiyonluk ile Amerika bayrağı elinde bulunduruyor. Yakın takipte bulunan Avustralya 28, Büyük Britanya'da 10 Davis Cup ile Amerikayı bu konuda yalnız bırakmıyor. Son yıllarda hiç beklenti içinde bulundurmadığımız ülkelerde atak yapmaya başladı.
Açıkçası tadı kesinlikle böyle çıkıyor. Güçlü baş kahramanların "Dwight Davis" gibi karakterlerin korkusuz ve milliyetçi ruhuyla çıkıp,uluslararası alana yayılan sporcu çok nadir karşımıza çıkıyor. Ya da bağlantıyı milliyetçilik ve ulusal olarak algılamayıp; ilişkiyi bir tenisçiyle kurar ve o kişinin "raketinin arkasında" olduğunu hayal edersiniz. Veya etmelisiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.