Yaşamınızdaki her şeyi tanımlayabilir misiniz? Ulvi bir
gücünüz yoksa çok zor! Bazen gerçekler yerine duygular devreye girer. Bazen
hissetmek gerek. Örneğin sanatı… Daha da kişiselleştirirsek, müzik mesela, Rock
yıldızlarından Joe Satriani; “Ne zaman albüm çıkarsam bazı hayranlarımın şok
olmasına, bazılarının şaşırmasına ve bazılarını serseme dönmesine alıştım. Bu
iyi bir şey. Hak ettiğimi elde ediyorum, çünkü yaratıcılığı takip ediyorum.”
Anlatmak istediğim bu nokta!
Bisiklette bu ayarda benzetmelere oldukça uygun. Bilhassa
özel klasman turlar. En başında Fransa Bisiklet Turu… Neden dünyanın en büyük
yarışı? Net ve dürüst cevap vermek güç, bunu anlamak için belli bir saatinizi
ayırıp etabı baştan sona izlemeniz, yaz sıcağının ortasında Fransa’nın yağlı
boya tablosundan fırlamış kasabalarında soluğu almanız gerekebilir. Ne var ki spor
endüstrisi burada da baş gösterecekti. Çünkü artık adı Fransa Bisiklet Turu
olan yarışın başlangıç noktası İngiltere’ye kadar uzanacaktı.
Ancak kadro da
Froome, Contador, Nibali, Quintana… bir geri gelin ve orada bir müddet ara
vererek devam edelim.
Vincenzo Nibali bir İtalyan olarak Fransa turuna farklı bir
dokuyla işleyecekti yolları. Ki diğerleri bilindik isimlerdi. 2014 yılında
Nibali’nin Tour de France’ı kazanırken sergilediği form, bu dörtlü isim
arasında nadide bir yer edinmesine neden oluyordu. Aslında bu tabloya
baktığımızda kurgunun sınırlarını zorlamak mümkün.
Artık bilindik isimlerin yanına yeni yeni pedallar
yazılırken, Nibali bir pedal ile öne çıkıyordu. 2002 yılıyla Gençler Dünya Zamana
Karşı etabında dünya şampiyonu olan Nibali’yi henüz durdurabilen olmadı. 2005
yılıyla profesyonel ekibe adımını attı. Önceliğini günlük turların cazibesiyle
tatlandıran peşi sıra kendi toprakları İtalya’da Giro’yu kazanan bir Nibali var
olacaktı... Ve hemen İspanya ve İtalya’nın özel klasman yarışları ve Fransa Turu…
Onun için şampiyonluklardan çok kendisinin ne kadar üstüne
çıkacağıydı. Zira hedeflerinin üstüne her pedal basışı ile vitesi
yükseltiyordu. Büyük turların hepsini en az 1 kere kazanan oyuncular listesine
adını yazdırırken mahlasını oracıkta kazanacaktı. Bir İtalyan edasıyla
“köpekbalığı” benzetmesini yakıştıranlara da her zaman ki gibi sessiz
kalacaktı. Açıkçası o da Joe Satriani gibi hissederek yaratıcılığını ortaya
koyuyordu. Gerisi mi? Teferruat!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.