3 Ağustos 2015 Pazartesi

Dramatik ve Kırılgan Bir Şampiyonun Öyküsü: Jose Beyaert

Çoğumuz Kolombiya hakkında ne biliyor? İlk akla gelen isimlerden hiç şüphesiz Shakira; şarkıları ve dansları, Gabriel Garcia Marquez; yazıları ya da Pablo Escobar'ın dünyaca ünlü uyuşturucu kaçakçılığının ötesinde birçoğumuz gerçekten çok az şey biliyoruz.

Ya peki kaçımızın Kolombiya ile yolları kesişir? Bu yoldan nasıl bir kapı aralanır? Öncelikle sizleri bu yola çevirmeden önce bazı konularda bilgilendirmeliyim.
Jose Beyaert denilince aklınıza ünlü Fransız bisikletçi geliyor. Fransız dediğime bakmayın. Fransız olmak için Belçikalı, Belçikalı olamayacak kadar Fransız bir adam. Aslında Fransız anne, Belçikalı bir babanın bisiklet dahisi. 

Her şey 1948 yazı Londra Olimpiyatlarında başladı. Tek erkeklerde altın madalyayı boyununa takarken takım olarak bronz madalyayla rüzgara kapılıp savurdu. Bunun dışında çok da büyük bir başarısı olmadığına aldanmayın.
Bir de Tour de France 47. olarak bitirdiğini küçümsemeyin. Onun kendine ait yazısız kuralları ve katı aşamalı yapısı ile ün salmış bir yol bisikletçisi.

1948 Londra Olimpiyatları
Bu noktaya kadar performansın zirvesinde, gazetelerde manşet manşet başarı ve madalyalarından söz edilen bir sporcu görünümüne sahipti.
Tarihler 1952 yılını gösterdiğinde, Kolombiya'da bir veledromun açılışına davet edilir. 1 ay kalmak amacıyla gittiği Kolombiya'ya hem sporcu olarak gönlünü kaptırır hem de antrenör olarak aşkını yönetir.

Gabriel Garcia Marquez gibi fantastik deneyimler ve sıradışı karakterlerle bezenmiş ülkede hayal gücüne pek de ihtiyaç duymaz Beyaert. 
Hayaller ülkesinin bitik yıldızına dönüşür.


Aşkla yanıp tutuştuğu sporcu-antrenör kimliği acımasız değişimi peşinden sürüklemiştir. 
Bazen marangozluktan iş adamı kimliğiyle bazense berberlikten değerli taş kaçakçılığından yaşamını sürdürmeye başlar. 
Bazıları içinse kiralık katil olarak bahsedilir fakat hiç bir zaman kanıt olmadığı için dillerde pelesenk olmuştur. Sporun parlayan yıldızı, zifiri dünyasına yolculuk etmeye başlamıştır çoktan.

Matt Rendell'in kaleme aldığı "Olimpik Gangster" kitabı adeta yaşamının aciz, şaşırtıcı, dinamik ve macera için susuzluktan kıvrandığı dönemlerini yüzümüze vurur.


Güney Amerika'nın fantastik ve gizemli yaşamına ayak uyduramayan, savaş döneminin zor koşullarına rağmen madalyalarıyla sporun gündemini oluşturan servet avcısı ya da olağanüstü spor kahramanın büyüleyici hikayesi.
Bataklığa saplanmış hikayesini 1 ay için gittiği Kolombiya'da 50 yıl sürdürür. 
Birçok kapı aralanmıştı önünde... Hayatının kitap olabilecek kadar çarpıcı olduğu spor hayatının değil de 50 yıllık karanlık dönemi yer alıyor olması şaşırtıyor!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.