Ağladılar, yenildiler, sakatlandılar, ölümden döndüler
lakin vazgeçmek ya da pes etmek asla akıllarından geçirdikleri düşünce olmadı.
8 Mart, 23 Ağustos, 1 Ocak, doğum yaptıklarında, annelik duygusunda, kardeş
olduklarında veya dostane yaklaştıklarında… Tarihin bir önemi var mı bunu size bırakıyorum.
Şunu da atlamak istemiyorum; “kadın” kelimesi altında sıkıştırıp, kadın
tedrisatından geçtiğimizi unutmadan, tüm hemcinslerime selam olsun!
Sporun hangi dalı olursa olsun, kazanılan her başarının
ardında ilham verici bir hikaye vardır. Bazılarına aşina olabiliriz,
bazılarınınsa kupa kaldırdıkları kürsüye çıkana kadar yaşadıklarından pek de
haberdar değiliz ki genelde haleti ruhiyemiz bu yönde gelişiyor.
Kadın olmanın şerefine bir kez daha saygı duruşuna
geçtiğimiz sporcuların her biri de kendi disiplininde çok başarılı. Ancak
onların farkı, "her şey bitti" denilen anlarda bile vazgeçmemiş
olmaları, sporlarına sarılmaları ve eskisinden de güçlü geri
dönmeleri. Cesare Pavese’nin "Gökyüzünün yarısını kadınlar taşır"
sözünü akıllara getirerek, Triatlon sporcumuz Ece Bakıcı’ya kulak vermek
istiyorum.
10 kilometrelik koşunun 9 kilometresini koşan ve hedefine
sadece 1 kilometre kadar uzakta olmasına karşın, bir anda yere yığıldı! Ne
olduğunu ilk anda anlayamadı. Üç kere ayağa kalkmaya çalıştı, ama olmadı. Bu
mücadele ise; Olimpiyat Oyunları'nda yer alma hayaline birkaç adım kadar
yaklaşmıştı. 1. Avrupa Oyunları'nda (Bakü 2015) triatlon branşında yer aldığı
bu yarışı kazansaydı, Olimpiyat Oyunları'na katılmak adına çok değerli bir puan
kazanacaktı. Yarıştaki tek rakibi tur yemişti, yani triatlon kuralına göre
diskalifiye olmuştu ve Ece'nin kazanması için finiş çizgisini görmesi
yetecekti.
Elbetteki bazen olağan dışı durumlar göz önüne alınmayınca
hayal kırıklığı ile sonlanabiliyor. Ancak Ece Bakıcı aksini iddia ederek
tutundu. Üstelik bacağı, kalça kemiğiyle bağlandığı yerden kırılmıştı. Ancak
spora dönüşü hiç de kolay olmayacaktı Ece Bakıcı’nın. Yürümeyi bile en baştan
öğrenmesi gerekiyordu. Uzun bir dönem koltuk
değnekleri ve bozulmuş psikolojisiyle hareket edecekti. 5-6 hafta sonra yüzmeye
başladı, sonra bisiklet geldi ve en sonunda da tekrar koştu.
Ece, triatlona geri dönecek, üstüne üstün eskisinden de
daha iyi bir şekilde. "Sakatlığım süresince çok okudum, araştırma yaptım.
Yaşantı ve beslenme olarak da ne yapmam gerektiğini artık daha iyi
biliyorum." Ve sakatlıktan sonra katıldığı ilk triatlon yarışını
kazanarak, genel olarak da sakatlık öncesindeki derecelerinin daha üzerine
çıkmaya başlamış olacaktı.
Gelecekte hedefi 2020 Olimpiyatları olsa da onu daha
çok çeken bir kategori daha var: Ironman. Bu şanssızlıklar, onu Türk
Triatlon tarihin en iyisi olmaktan alıkoymadı.
Bazı hikâyeler bizi terk etmiyor. Sürekli geri dönerken
buluyoruz kendimizi. Ece buna en emsal taşıyabilecek isim. Pes etmedi,
mücadelesini sürdürdü, devam ediyor. Son zamanlarda ne yazık ki “kötü”
haberlerle gündemimizden düşmeyen “kadın” yönünü değiştirmek istiyor. Aslında
bu konuda son derece başarılılar. Nasıl başlamıştım konuya? "Gökyüzünün
yarısını kadınlar taşır" sözünü akıllara getirerek, Triatlon sporcumuz Ece
Bakıcı’ya ve daha fazlasına kulak veriniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.