Aslında pek de huyum değildir! Bilmediğim denizlerde yüzmem, önce keşfederim. Kendine yer bulmayı dünya çapında başaramamış sutopu, her zamanki gibi sporun merkezi İngiltere'den çıkmış. Hentbol ve futbolun tahayyülünü hissedersiniz. Kalecisi olmak üzere yedi oyuncusuyla, fiziksel olarak fazlasıyla yorucu, son derece kondisyon ve vücut kontrolü gerektiren bir spordan bahsediyoruz.
Esasında sutopunda Amerikan Futbolu sertliğini görmek mümkün, ülkemizde de diğer ülkelerde olduğu gibi ilgiyi çok az görenlerden.
Her ne kadar Adana'da yoğun uğraşlar sonucunda ilerleme kaydetse de önce takım kilidi vuruyor, sonrası çorap söküğü; 17 yıl arka arkaya hiç yenilgi yüzü görmemiş ve 22 şampiyonluk elde etmiş Adana Demirspor'un "Yenilmez Armada" olarak yarışlara devam etmesi kısa sürmüş. 1991'den beri hegomanyasını kurmuş. Direnememiş...
Galatasaray Spor Kulübü var ancak o günden bugüne seyirciyi arkasına almayı başaramamış; tıpkı tekerlekli basketbolcular gibi.
Pozitif bir bakış açısıyla bakmak istiyorum, su topunun sertliğinden dolayı ilk zamanlarda sporcuların solunum ile mücadelesi bir yana bilinç kayıplarının da olması seyirciyi kendinden uzak tutmuştur. Zamanla daha kabul edilebilir bir oyun stiline bürünmüş. Hemen bu tarzdan önce sertliğin alameti farikalarını dönemin fotoğraflarıyla gösteriyor. 1956 yılındaki Melbourne Olimpiyatlarında sutopundaki mücadeleler spor tarihine kara leke olarak geçmiştir. Bilen insan sayısı nadirdir. Keşke hiç bilmeseydik!
Olimpiyatın tarihleri İkinci Dünya Savaşının hemen sonrasıydı. Kıtalar değişse de, izler görünüyordu. Duygular, hisler çok tazeydi. Savaşın etkilerini, su yüzündeki sporcuların kanlı vücutlarıyla gözler önüne seriyordu.
Macaristan-Sovyetler Birliği arasındaki sutopu yarı finalinde yaşananlar kan donduran cinstendi. Macarları Almanların monarşisinden kurtaran Sovyetler; Macaristan'dan gitmeye hiç niyetleri yoktu. Üstelik bir de kendi anlayışlarıyla ülkeyi yönetmeye çalışıyorlardı.
Macarlar tam Almanlardan kurtulduk derken, Sovyetlerin baskısıyla savaşmak zorundalardı. Gözünün yaşına bakmayan Rus Ordusu duruma karşı gelenleri idam veya sürgün etmekle tehdit ediyorlardı. Tam da bu süreçlerin yaşandığı anlarda Olimpiyat Oyunlarındaki savaşlarıyla karşılık vermeyi borç bilmişlerdi Macarlar. Bir anda sutopu, su boksuna dönüşmüştü. Saniyeler içinde! Macarlar iddialı oldukları sporda 4-0 önde iken Sovyetlere var olan tüm gücüyle saldırmaya başlamışlardı. Havuzda adeta İkinci Dünya Savaşının kaldığı yerden devam etmesini izliyordu seyirciler ve en yakınındaki hakemler.
Savaş; sadece siyaseti, sokakları kan bulamaya yetmezmiş gibi spora da sıçramıştı. Tüm bunlara rağmen Macaristan takımı finale çıkmış, bu yoldaki tüm engebeleri sertlikleriyle cevap vermişti. En nihayetinde Yugoslavya'yı eleyerek altın madalyayı ülkelerinin zulüm görmüş halkına adadılar.
Daha sonra havuzda çatışan sutopu sporcuları bir daha bu sporla uğraşmak yerine yüzmeye yöneldiler. Sutopu da bir çelmeyi kendi sporcularından almış oldu.
Son haftalar da ülkemizin de yer aldığı Şampiyonalar, ağır mağlubiyetler bu spora olan çekincemizi açıklıyor. Sutopunu daha da izlenebilir duruma getirmek istiyorsak en büyük sorumlulukta bizlerde, seyircilerde, ailelerde, bu sporu teşkil edenlerde... Futbola karşı beslediğimiz milli duygularda!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.