Bu gezegende anlamadığım işler var, oynanmayan grand slam olmaz mesela, Wimbledon’da tam da oyunlar başlamışken yağmurun egemenlik kurması olmaz. Şunu 24 derece sıcaklık, %40 nem ve hafif bulutlu gökyüzüne sabitlesek artık diyorum. Ha bir de bir yıl boyunca hiç oynanmayan Wimbledon işi içine girince iple çekiyor insan. Mayıs sonunda başlayıp, Eylül başı biten Amerika Açık ile beraber iştah kabarıyor.
İşte o beş aylık periyodun vahası, her an yağmur yağdı yağacak tedirginliği, pandemiden yine etkilenir mi korkusu, ismini duymak isteyeceğiniz “yıldız” isim çekilecek mi endişesi ile geçirdiğiniz bir kaç saatlik Z raporuna takriben, o masum kaçamak tadındaki Wimbledon geldi çattı.
Üstelik Nadal ve Osaka olmadan lakin Federer sürprizi ile tadından yenmez kıvamda. Bu yıl erkeklerden ziyade kadınlar tarafında daha fazla heyecana tanıklık edeceğiz. Katılamayanlar bir kenara, Wimbledon’da fazlasıyla tecrübeli isimlerden biri diğerlerinden sıyrılıyor.
Top spinli forehand’i Nadal'ın forehand’ine benziyor, tek el backhand’i ise Kuerten'in ve Henin'in backhand’lerinin bir karışımı gibi. İnanılmaz vuruşlar yapabiliyor ama maç boyu istikrarını koruyamıyor.
Carla Suarez, Eylül 1988'in başında İspanya'nın Las Palmas de Gran Canaria kasabasında doğdu. Peder Jose Luis - profesyonel olarak hentbol oynadı, anne Lali bir jimnastikçiydi ve ağabeyi Carla Jose'nin doğumuyla, beraber spor ile harmanlanmış aileye büründüler. Karı koca Navarro gerçek bir spor ailesi yarattı. Erken çocukluktan itibaren, çocukları çeşitli sporlarla uğraştılar, ancak sonuç olarak hem Jose hem de Carla tenis seçti.
Abi Carla, dokuz yaşında oynamaya başladı ve 2007'de tenis Pro-Ab Akademisi'nde antrenman yapmak için Kanarya Adaları'ndan Barselona'ya taşındı. Carla Suarez ise adeta onu takip etti. İspanya'daki birçok genç yarışmalarda adını konuşturan “yetişkin” profesyonel tenis ligine geçiş için dikkatli bir şekilde hazırlandı. Carla'nın en büyük başarısı, ünlü Avrupa Korne ve Kirstu'yu yendiği 2006 Avrupa Şampiyonası U18'de bir zaferdi.
İspanyollar 2002 yılında yetişkin turnuvalarına katılmaya başladı, 2004'te tekler kategorisine girdi ve kısa sürede iyi bir deneyim kazandı, 2006'da dünyanın 45. raketi Lourdes Dominguez Lino'yu yendi. 2009 yılında, hırslı bir sporcunun başarılarını gören Carla Suarez, Federasyon Kupası takımı için sahne aldı. Aynı yıl, Suarez ünlü Venüs Williams'ı yendi ve Grand Slam'ın çeyrek finale yükseldi.
2012 Carla için bir krizdi belki ama rakiplerine diş göstererek kaybetti, ancak olağanüstü sonuçlar göstermedi. Ancak 2013, bir tenis oyuncusu için çok daha başarılı oldu. İlk yaz ayının sonunda, aynı anda dünyanın dokuzuncu raketini kaybederek ilk 20'ye girdi ve sonra Carla’nın sonuçları gelişmeye başladı ve 2016'da kariyerinde en önemli WTA Premier 5 unvanını kazandı. 2019 yılına kadar Carla, geçen sezon aldığı yaralanma nedeniyle hazır değildi. ABD Açık’ta, ilk turda kaybetti ve ondan sonra hayatında dönüm noktası olarak gidecekti. Lenf kanserine yakalandığını duyurdu.
Tam bir savaşçı olduğunu fazlasıyla ispat etmiş, sempatik ve başarılı Carla Suarez Navarro, 2021 Wimbledon’da kanseri yenmiş ve tenise geri döndüğünü Londra merkez kortta çılgın alkışlarla duyurdu. Son kez de yenilsen de yensen de vamos carlita! İyi ki bu spora renk verdin Carla. Ve orada alkışlayan, izleyen herkese nasıl ayakta kalabildiğini bizlere gösterdiğin için hemcinsim olarak onore duydum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.