Salgın nedeniyle yarıda kalan, bitirilip bitirilemeyeceği uzun süre muallakta olan ve nihayet yepyeni bir formatla Köln ve Lizbon'da oynanan finaller, çeterefilli bir sezonun ardından belki de hiç beklenmedik takımların kupayı kaldırışını izledik. Bir tarafta UEFA Avrupa kupasını domine edip Endülüs’e götüren Sevilla bir taraftan da Bavyera biralarıyla kutlama yapan Bayern Münih. Çeyrek finalden itibaren tek maç eliminasyon sistemiyle oynanan ve beklentilerin üzerinde bir heyecana sahne olan finaller tadı damaklarımızda kaldı! Seyircisiz oynanmasından mütevellit, tam randıman alamadığımız 2019-2020 sezonu şöyle dursa, 90’lı yıllara göz kırpsa nasıl olurdu?
Yasal uyarı: Bu yazıda bahsi geçen yerler, kurumlar, olaylar ve kişiler gerçektir. Yazıda herhangi bir komplo teorisi yoktur. Ama bu anlatılanlara benzer olayların sizin yaşadığınız yerlerde de olması olasılığı üzerine teori üretmek kendi inisiyatifinizdedir. Bir sonraki finalin İstanbul’da gerçekleştirileceğini unutmadan…Gelgelelim 1994 yılı Atina’sına… Milan-Barcelona maçı için tüm hazırlıklar tamam. Skor olarak tahminler yapılmış, Barcelona şampiyonluk için tişörtlerini bastırmış fakat henüz maç oynanmamıştı.
Johan Cruyff'un Rüya Takım'ı Milan karşısında net favoriydi. Finalden önce, Serie A'da çıktığı son altı maçta galibiyet dahi alamayan Milan'da Van Basten ve Lentini sakattı, Costacurta ve Baresi ise cezalıydı. Dahası, Fabio Capello, üç yabancı kuralı nedeniyle Raducioiu, Papin ve Brian Laudrup'u kadroya alamamıştı. Fotoğrafa bu açıdan bakınca kupa Barcelona için bağırıyordu. İstisnalar kaide-i bozar!
Tüm bunlara rağmen maçı kazanan takım İtalyan ekibi oldu. Hem de ne galibiyet! Cruyff, maçın ardından ''Kötü oynadık diyemem, çünkü oynamadık bile'' diyerek, memnuniyetsizliğini net bir şekilde ortaya koydu. Futbol tarihinin en şok skorlarından birini 1994 yılında Barcelona için kâbus, Milan içinse 4-0’lık skorla rüya gibi bir gün olacaktı.
Bavyera ekibini son aylarda oynadığı performansını kimse inkâr edemez lakin yine 90’lara geçiş yaptığımız da sürprizle karşılaşmak mümkün.
Yer Katalonya’nın kalbi Barcelona tarihler ise; 1999 yılını gösteriyordu. Manchester United Birleşik Krallıkta ligine kök söktürürken, Avrupa’da da boş durmayacaktı. Camp Nou'daki finalde Bayern Münih tam 84 dakika boyunca üstündü. Artık duraklama dakikaları oynanıyordu. Alex Ferguson, kalecisi Schmeichel'ı da köşe atışında rakip ceza sahasına gönderdi. Danimarkalı kalecinin de katkısıyla yaşanan karambolde Sheringham golü attı ve skor 1-1 oldu.
Bayern şoku atlatamamışken, kornerden bir gol daha yedi. Bu defa Solskjaer altıpas içinde yaptığı dokunuşla topu filelere yolladı. Bir mucize, Almanların çaresiz bakışları arasında gerçekleşmişti.
O maçtan geriye, Bayern'in savunma oyuncusu Kuffour'un sahayı yumruklaması kaldı.
Unutulmayan finaller kervanına fazlasıyla maçı dâhil edebiliriz. Ancak daha derinlerde yara bırakanlar acımasız bir şekilde unutulmuyor. Belki bu sene PSG-Bayern Münih finalinden ziyade öncesi iz bırakanlardan olacak.
Nevi şahsına münhasır tavrıyla dünyayı mest eden Şampiyonlar Ligi finali bu sene de hem pandemisiyle hem de Münih’in bu yol uğruna sergilediği inanılmaz futbolu ile iz bırakanlardan biri olmayı sonuna kadar hak etti.
Süperstar antrenörlerin geri dönüşü, yeni şampiyonluklar, eski iz bırakanlar... Geldiğimiz noktada, koronavirüs günlerinde bu yazıyı yazmak istedim. Yılların getirdiği şampiyonluk özlemini bitirmeyi hayal eden takımlar... Sanırım herkes bu özlemin artık bittiğini kabul ediyor. Yazmamı tetikleyen sebeplerden biri de buydu. Defalarca hevesimiz kursağımızda kalmıştı. Belki coşkulu kutlamalar yapamayacağız ama görev tamamlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.