14 Kasım 2018 Çarşamba

Bu Yazının Bir Kahramanı Var mı?


Avrupa Şampiyonası’nın Interrail’dan farkı yok. Yine aylarca konuştuk, tartıştık ama gitmeyi başaramadık. Fakat orada, bir turnuva var uzakta, kayıtsız kalamayız. Bu sefer Türk futbolu için değil… Futbolun ana ekiplerinden fakat son yıllarda bir türlü kıramadıkları şeytanın bacağı Hollanda ekibini esir almış durumda.
Ne denli oyuncu altyapısına önem verdiklerini bilmemize rağmen kısır döngünün içine saplanmış durumdalar. Evet, belli takımları bunu kırmak için mücadele içinde lakin bir takım daha güç katmaya geliyor.

Hollanda Ligi takımlarından PSV Eindhoven, lige muhteşem bir giriş yaptı. Sezon başında anlaştığı eski öğrencisi Mark van Bommel, ilk teknik direktörlük deneyiminde harika işler yapıyor. İşte müthiş bir girizgah, velhasıl PSV Eindhoven’ın esamesi okunmazken canlılık katmaya geldiler.
Hollanda futbol okulu, Hollanda sınırları içinde ve yıllarca öğrencilik yapmış, varlığını ve canlılığını yine geçmişinin kalıntılarını bu topraklarda sürdürmeye devam ediyor.

Bu yazıya başlayabilmek için bazı hazırlıklar yapmam gerekti. Bir kenara kaydedip de okumadığım eski yazıları gözden geçirdim veya “van” soyadının nereden geldiğini merak edip kendi başıma bir soy ağacı çıkarmaya giriştim. Bu arada, bunu gerçekten yaptım. Şimdi asıl meselemize gelelim.
Hollanda’ya dışarıdan bakan ve konusu Hollanda vs. olan bir yazı yazan herkesin aşağı yukarı aynı hikaye kalıbına bağlı kaldığını fark edeceksiniz. Bu kadar küçük bir ülkenin varlığına aklınız eriyor mu? Huzurlu insanları ve gelişmiş sosyokültürel yaşamından haberiniz var mı? Bu sınırları aşıp Bommel’e başlamaya karar verdim.


Mark van Bommel, çok tanıdık gelmeyecek fakat bundan sonra duvarları aşındıracağına kesin gözüyle bakılıyor. Kariyerine Fortuna takımıyla başlasa da asıl geçmişi PSV Eindhovendan geçecekti. Sonrasını İspanyol esintisi Barcelona ve Alman disiplini Bayern Münih’te alacaktı. Yinede dönüp dolaşacağı Hollanda’nın rüzgar değirmeni, PSV takımından başkası olmayacaktı. Kariyerini sonlandırmaya karar verdiğinde dahi yine portakallardan vazgeçmeyecekti. Teknik direktörlük kariyerine adım atmadan PSV takımının kapısını çalmıştı bile.

4-3-3 taktiğiyle takımını sahaya dizen, pas oyununu doğru oynayan ve alan daraltmalarını başarılı bir şekilde uygulayan Bommel, hücum anlayışıyla dikkatleri üzerine çekiyor. Kaleye şut atmaktan çekinmeyen PSV, 9 hafta sonunda 36 gol atarak 4 gol ortalaması tutturdu. Oyunun defansif tarafını da başarıyla uyguluyorlar ve set oyununda boşluk vermiyorlar. 12 hafta sonunda yalnızca 5 gol yemeleri de bunu kanıtlıyor. Bizim meselemiz tam olarak da buydu. Kendi takımını okuyabilmek…

Hollanda futbolu gerçekten ne kadar iyi? Marken van Bommel, onların şampiyon dahi olabileceklerini iddia etti. Geçmişte başardıklarını unutmamalı. Hollanda’nın ne kadar iyi olduğunu izleyerek deneyimledim ama yine de övgüleri biraz olsun azaltmak daha makul görünüyor.
Daha önceki yazıların aksine, bu yazının bir kahramanı olmayacak. Çünkü Marken von Bommel için böylesi uygun olurdu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.