Bir ileri, yetmedi bir adım çapraz ve de kaleyi harekete geçirelim. Sanırım böyle koruyabilirim veziri. Satrancın yıllardır süre gelen spor mu değil mi tartışmaları can sıkarken, bunlara aldırış etmeden filmler çekiliyor, hatta belki de şu an yeni bir satranç dahisi yeni hedeflerine kenetleniyor. Kim bilir! Satranç günümüzde bile sessizliğini korurken adına nice filmler çekildi.
Yakın zamanda "Pawn Sacrifice" adıyla çekilen Şah Mat filmi gerçek anlamıyla durgunluk veriyor. Satranç dendi mi akıllara Rusların hegomanyası gelse de bu filmle beraber neredeyse dünyadaki "tek" Amerikan şampiyon da kendini tanıtıyor ya da bilenler için tekrar tekrar hatırlatıyor.
Hemen büyük bir zevkle Bobby Fischer demeliyim... Amerika'nın tahmini zor olmasa da satranç alanında görebildiği en büyük şampiyon, yetenek dehası...
Savaş yıllarında sorunlu bir anne ile birlikte vermiş olduğu sancı 6 yaşındayken "enleri" olacak satranç ile tanışır. Kısa süre içinde satranç fenomenine dönüşen Fischer'ın "yapmak istediğim tek şey satranç oynamak" sözüne dönüşür. Aynı zamanda bu tutkusu onu daha çabuk olgunlaştırıp, tek amacının satranç oynamak için yaşamaya sürükleyecektir.
13. yaşı ona Amerika'nın gençler şampiyonluğu getirecekti. Zira bu şampiyonlukla boy ölçüşen en genç satranççısı olarak virgül koyacaktı. İlginç tarafı ne biliyor musunuz?
14 yaşında da en genç Amerika Şampiyonu olacaktı. O zaman biraz daha şaşırmaya devam edelim. 1958 yılı yani 15 yaşında iken satranç tarihinin en genç "büyük ustası" olarak noktasını koydu.
En azından şimdilik öyle zannedelim. Ezeli ve takıntı haline getirdiği Spassky içinde bir takım planları olacaktı. Bu uğurda "kanun kaçağı" unvanından olacaktı.
Aslında pek de normal biri gibi davranmıyordu. Fakat herkes onu böyle kabullenmişti. Mesela Spassky ile oynadıkları oyunlar endişe verici olsa da merak da uyandırıyordu.
Ve 20 yıl sonra olsa bile yenmeyi başarmıştı. Herkes acımasızca hareket ediyordu. Anti-Amerikan yaklaşımları ve söylemleri başına iş açıyordu. Keza aynı şekilde yahudilik hakkında yaptığı yorumlar Amerika için bardağı taşıran kısımlarıydı. Ancak ne var ki Fischer kollarını açmış bir ülke elbet bulunurdu.
Çok da uzaklarda aramadan İzlanda fırsatı tepmedi. Burada yaptığı hamleleri unutmazsak, İzlanda kıymetlisiydi. Bu yaradılış, yaşam biçimi ve de satranca bakış açısı "Fischer Satrancı" diye not düşülecekti. Açıkçası Bobby Fischer için epey mahlas söylenebilir. Ancak Fischer'ı özetleyen Amerikan olarak doğan "Amerikan şampiyonu" İzlandalı olarak göçüp gider.
Aslında bu da Amerikanlara yapmış olduğu en büyük "şah mat" hamlesi değil miydi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.