2 Ağustos 2016 Salı

"Bela" Geliyorum Demez... "Benfica"

Gigi Datome'nin harikulade bir sözü var. Bir nevi "motto" niteliğinde sayılabilecek türden. "Bazen kazanırsın, bazen kaybedersin... Her zaman zirveye aday olmak en önemlisi." Kesinlikle doğru. Kelimesi kelimesine... Özellikle futbol dünyasında ikinci olmanın başarısızlık olarak damga vurduğu acımasız spor dünyasında başa çıkabilmeyi öğrenmiş sporcular gerekli.

Rekabetin bu denli çekişmeli olduğu futbolda Portekiz devi iki takım rekabet kelimesine yeni algı ile yaklaştılar. Futbol devleri Benfica ve Sporting Lizbon...
Daha çok halkın sesi olmayı başarmış Benfica bir grup öğrenci tarafından meşakkatli yollarla kurulmuş, en büyük rakibi Sporting Lizbon ise maddi açıdan refah seviyede temellerini atmış iki rakip. 


Lizbon, Benfica'nın iyi oyuncularını transfer edebilmek için sporculara, maçlardan sonra sıcak duş vaadiyle transfer yolunu aralamıştı. Parayı veren düdüğü çalar misali... Bir nevi savaş ilan etmişti Lizbon'da karşılıksız kalmayacaktı. 
Bunun bir kazananı da olmayacaktı. Benfica çok daha büyük bir adım attı. Aslında en büyük eksikliklerinin teknik direktörden kaynaklandığını düşünerek arayışları başlattılar. Macaristan ve Amerika'da oynadığı başarılı futbolculuk kariyerinin sonunda kariyerine teknik adam olarak devam etmeye karar verir. Kim mi? Malumunuz Bela Guttmann! 

Porto, Milan ve Benfica gibi takımların başında hocalık yapmaya başlar. İşte kırılma noktamız Benfica'dan ibaret. 1959'da Benfica'nın başına getirilen Bela Guttman ilk buluşma noktaları olacaktı. Bir Benfica efsanesi... İyi olarak söz etmekten ziyade, kehaneti ile anılır, Bela; 1961 ve 1962 yıllarında takımı 2 kez üst üste şampiyon yapar (Şampiyon Kulüpler Kupası) ve kendince bir takım istekleri artar. 


Aslında tüm istekleri gayet yerindedir. Sözleşmeyi uzatmak ister keza aynı zamanda maaşına zam da! Hiç tereddütsüz red cevabını alır Bela Guttmann. Vizyonsuz yönetim hiç beklemediği bir şekilde Guttmann'dan cevabını alır. "Benfica" 100 yıl boyunca Avrupa Kupasını kazanamayacak" diyerek kehanet ya da adına ne derseniz deyin!
İşin aslı kehanet yerini bulmaya başlar. Benfica takımı müthiş oynayan ve bilakis finale kadar uzansa da şampiyonluk ve kupalar ellerinin arasından kayar.

Bu lanetin panzehirini de çaresizce 1981 ylında hayatını kaybeden Bela'nın mezarında bulmaya çalışırlar. Nafile! Yaklaşık 60 yıla yakın süre geçer, dualar işe yaramaz. En azından şimdilik geriye daha bir 40 yılın var olduğunu düşünelim. 
Tabi unutulan bir diğer unsur diğer takımlarında müthiş bir atak yaptıklarını, yıldızlar topluluğundan kurulu kadro oluşturduklarını unutmamak gerek. Kötü şansın ne demek olduğunu  sadece Benficalılar bilir....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.