Adına aldanıp sonuna kadar gitmemek gerek "sporsever" evet adı üstünde gibi duruyor, işin boyutu aşırılığa kaçınca boyut atlıyor. Fanatizm...
Bir futbolcunun hayranı sahaya atlayıp belki formasını almak istiyor, ancak anında müdahale ediliyor. Basketbol bu konuda bir adım daha öte biraz daha yumuşak sevgi gösterileri yapılıyor. Çoğu zaman sporcu-tribün ilişkisinde espri konusuna geçiş olarak kahkaha tufanı oluyor.
Peki bir tenis hayranı olduğunuz Steffi Graf için "yapamayacağı" bir taraftar olabilir mi? Ne yazık ki evet! Bunları bir kenara not edelim. Çünkü okuyacaklarınız tüylerinizi diken diken edecek. Bu hayran (Gunther Parche), fanatizmi gözler önüne sermişti, üstelik kanlı bir şekilde.
Parche, Graf'ın maçı olmamasına rağmen; Hamburg da gerçekleşen bayanlar tenis turnuvasının çeyrek final eşleşmesinde Monica Seles, Magdalena Maleeva karşısında üstün bir oyunla maçı kazanmaya koşuyordu.
O dönemde dünya 1 numarası Seles saha değişimi öncesi sandalyesine oturmuş son hamleyi nasıl yaparımın hesaplarını planlarken, tribünlerin arasından korta giren Parche, Graf'ın ezeli rakibi Seles'i hiç düşünmeden, acımasız biçimde bıçağı sırtına sapladı.
Seyirciler şoka girmiş, Seles'in korta akan kanı sesi olmuştu. Anında müdahale sonrasında gelen "bıçak yarasının derin olmayışı" bir nebzede olsa rahatlatmıştı.
Bizler, sporseverler rahatlamıştık belki ama kısa süre içinde dimdik ayağa kalkan Seles'in psikolojisini alt üst etmişti.
Parche amacına ulaşmıştı. Hem yaklaşık 2 yıl kadar kortlardan uzak kalmasını başarmıştı hem de Steffi'yi 1 numaraya taşımıştı.
Bu kadar kanlı ve fanatik boyutlarda mı olmalıydı? Dünya'da günden güne şiddet, fanatiklik ve hayranlık kelimeleri daha çok tartışma konusu haline geliyor.
Kirli ellerin çekildiği, dopingin yapılmadığı, şikelerin ve paraların karışmadığı bir sporu konuşmak imkansız mı?
Açıkçası soru soruyu doğuruyor. Monica Seles kendini toparlayabilmesi uzun yıllar alsa da hayıflanıp kenara çekilmeyi tercih etmedi, kortlara döndü, Grand Slam turnuvaları kazanmaya devam etti.
Her ne kadar eski başarılı formunu yakalayamasa da. Durmadı, günümüzde çocuklarla pes etmemeyi, inanmanın ellerini sıkı sıkı tutmayı bizzat kendisi öğretti.
Bir haftadır oynanılan İstanbul Cup'ın onur konuğu olarak İstanbul'a gelip şereflendirmesi bir yana Eminönü'nde sokak tenisi etkinliğine katılarak bu tipteki organizasyonların önemini, tenisin gelişiminin üstüne basa basa tarihi yarımadanın Arnavut kaldırımlarında vurguladı.
"Sırtımda o acıyı hissedince öyle bir insanlık dışı haykırma duydum ki, kulaklarımı sağır etti. Farkında değildim ama o ses benden çıkmıştı." sözlerini okuyunca hayranlığın, fanatik boyutlara geçişinin çığlıkları oluyor.
Birileri yüzünden "keşkeli" cümleler kurulmamasını dört gözle bekliyor olacağım!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.