1 Ocak 2021 Cuma

Futbol Umudunun Adı Josef Pepi Bican

Resmiyet kazanmış maçlarda kaydettiği gollerle "tarihin en skorer futbolcusu" unvanını elinde kim bulunduruyor sorusu sorulsa muhtemelen akıllara Pele miydi, Ferenc Puskas veya belki de Gerd Müller miydi üçlüsü arasında kıvranırdık. Velev ki, isminin pek çok kişilerce bilinmeyen lakin futbol dünyasına hem siyasi hem de ahlak açısından ders vermiş, üstüne “tarihin en skorer futbolcusu” olmuş Josef Pepi Bican ismi geçti.
Artık akıllara adı çok bilinmese de, resmî maçlarda en fazla golü atan, golcülüğü bir tarafa, futbolun emekleme günlerinde karşımıza çıkan sayısız isimden biri olduğu halde, hasbelkader üzerine iki satır okumuş herkesin tüylerini diken diken eden bir adam gelecek. Bazısına göre ikon ya da ilah ama her şeyden önce insandır!

Her ne kadar Çekoslovak olsa da savaş derdine düşen her yoksul gibi, Viyana şehrinin kollarına atmışlardı. Hertha Wien’de top koşturan baba Frantisek, Birinci Dünya Savaşından yara almadan dönmeyi başarmışsa da, futbolun peşine düştüğü günlerde, böbreğine aldığı bir tekme ölümüne sebep olmuştur. Fakir bir adam olan Frantisek uyarılara kulak asmaz ve gitmez hastaneye. Ne de olsa doyurulması gereken bir ailesi vardır, kendisini düşünmeye vakti yoktur. Araya savaş girer, savaşı atlatır lakin o tekmeyi atlatamaz. Josef Bican, böylece sekiz yaşında koca bir yükle, babasını kaybeder.
Babasından yadigar yetenek ve mesleği sürdürür.
Parasının olmaması onu yıldırmadı aksine daha güçlü yaptı. Çıplak ayakla kovaladığı top sayesinde ayakları daha kuvvetli, tekniği daha amatörden uzaktı.

On iki yaşında babasının bıraktığı yerden Hertha’da başlar, attığı her gol içinde bir Schilling ödenmesine karar verilir. O varoşluktan çıkmak için çok büyük paraydı. Reşit olmadan peşine Rapid Wien düşer, tapusunu almak için de tam 150 Schilling öder.
On sekizinde gol olup yağmaya başlar, yirmisinde tam 600 Schilling ödeniyordur kendisine. Her iki ayağıyla attığı golleri ilmek ilmek kaleye işlerken, yüz metreyi on bir saniyenin altında koşuyordu. Bir atlet edasıyla koşarken, soğukkanlı tavrından ödün vermeden gol yoluna gidip, durdurulması adına sadece sert faullere başvuruluyordu.




Gol makinesi sadece faullerle yıldırılmaya çalışılmış lakin faul yapanlar yılmıştır. Evet, bir maçını izleyen annesi, yapılan faulden sonra sahaya girmiş ve elindeki şemsiyeyi faulü yapanın kafasına geçirmiştir; anne yüreği işte…
Henüz 21 yaşını doldurmasa da, 1934 İtalya Dünya Kupasında harikalar yaratan Avusturya takımının bir oyuncusu değil sadece, takımdaki ağabeylerinin saygısını çoktan kazanan genç Josef’dir. Maestro Sindelar ile birlikte Avusturya’nın başarısı için ter dökseler de, ev sahibi İtalya’yı aşamazlar. Benito Mussolini’nin şeref tribünlerinde oturuyor olması ve en nihayetinde hakemler devreye girer, biçilen kupa İtalya’nın olur. Pepi ve Sindelar’a düşen yarı finalden fazlası olmamıştır.
1936 Berlin Olimpiyatları’nda bu sefer finalde buluşur iki ülke. Altın yine İtalya'nın olur, Avusturyalıların hanesinde ise yine hüzün yer alır.

Tepeye ulaşacakken, ailesinin vatanı Çekoslovakya’ya taşınır. Ancak hayal ettiği gibi olmaz. İstenmeyen adamdır Çekoslovakya’da. En iyi bildiği şey olan fileleri havalandırmaya devam eder. Savaş boyunca çıktığı maçlarda gol olmuş yağmıştır. İkinci Dünya Savaşının bitiminden sonra devler peşine düşer Pepi’nin. En başta yıllardır kıramadığı İtalya'dan gelir o teklif. Hayatının kararını alır ve İtalya’ya gitmez. Kim bilir o tarihte Juventus’a gitse, adını “Pele” gibi duyuracaktı.
Çekoslovakya’da komünistler iktidara geldiklerinde, Avusturya’da esen Nazi rüzgarlarına dayanamayan ve partiye üye olmayı reddeden, en sonunda da ülkeyi terk etmek zorunda kalan apolitik golcü, 1 Mayıs 1951’de düzenlenen 1 Mayıs törenlerinde başı belaya girer. Megafonlardan tutturulan “Devlet başkanı çok yaşa” temposuna, halkın verdiği cevap bıçak gibidir: “Bican çok yaşa!”

42 yaşında top oynamayı bırakır. O ve topa vurmadığında hatırlayanı azalır. Kariyerinde oynadığı 530 maçta 805 gol atma başarısını gösteren Josef Bican, günümüz futbol dünyasını rekabetleriyle domine eden Messi-Ronaldo ikilisinin, 3 Dünya Kupası kazanmış Pele’nin, Bombacı Gerd Müller’in kariyerlerinde resmi maçlardaki gol sayılarının çok önünde, zirvede yerini hala koruyor.
1920'lerin Viyana’sı bazılarının zenginlik içinde yüzdüğü bir yerken, birçoklarının açlıktan süründüğü bir yerdi. Varoşlar kendi yıldızını yaratıp Uridil diye haykırırken, burjuvazi Sindelar diye çığırıyordu. Sefaletin kol gezdiği topraklarda futbol umudun adıydı. Bir de Bican'ın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.