Esasında söylemek istediğim çok söz var ve nerden
başlasam çıkmazına sürüklenmeden girizgahımı yapıyorum. Son zamanlarda kulağıma
çalınan bir cümle var. Premier Lig konuşabileceğim bilakis bu sohbetin
Championship’e evrilebileceği kaç karşıt cins geliyor ki hayatımıza. Ben mi?
Burada çakıldım. Buraya kadar iyi geldik de bundan sonraki süreci nasıl
toparlarız hiç bilemiyorum.
Belki de bir zamanlar Liverpool’a ve Arsenal’e forma
yardımı yapan Nottingham Forest takımının yardım elini uzatması kadar ironik
bir konu olabilir. Düşünün ki o tarihten beri formalarının rengini
değiştirmemişler.
Ada'daki futbol turunun ikinci ayağı için Chelsea yerine
Forest’ı ziyaret etmeye kalkıştım. Geçerli sebeplerim vardı. Yani bu kadar
takıntılı olmuşken olmalıydı da! Dünyanın en eski futbol kulüplerinden zira…
Nottingham Forest deyince de aklımıza Brian Clough
geliyor. Eee nasıl gelmesin! “Bu işteki en iyi hoca olduğumu söyleyemem. Ama
ilk birin içindeyim.” Fakat bu sefer sadece bu kadarı ile yetinmek için
sebeplerim var. Clough önüne geçsin istemem. Forest’ın maçları muhabbete meze
olurken tarihinde kayboluyorum ve bir de taraftarı…
Sanırım Nottingham Forest tarihi demişken fazlasıyla
sözümde duramayıp Clough’dan yolum geçecek. Clough’ın önderliğindeki Forest
1976-77 sezonunda birinci lige çıkmayı başardı. Ertesi sezon ise, inanılmaz bir
olayın altına imza atarak Forest takımını tahta oturttu. Şampiyon naraları bu
şehre çok yakışacaktı.
"Kırmızılar" bununla da kalmayıp, 1978-79
sezonunda Malmö’yü
final maçında mağlup ederek Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupasını kazandı.
1979-80 sezonunda, dünyanın en iyi kalecilerinden biri olan Peter Shilton’un
büyük payıyla Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası final
maçında Hamburg’u 1-0 mağlup ederek bir sene önceki "Avrupa
Şampiyonu" unvanını korudu.
Farklı dillerde, her sezon başında, aşağı yukarı her
Forest taraftarı tarafından söylenen “yok yok, olur bu takım” cümlesi en az
“Come On You Gunners” kadprear meşhurdur topçular efradı için. Bu cümleyi
tetikleyen en önemli olay, sezon başında gelen sağlam bir galibiyettir
genellikle.
Fazla umutlu değillerdi belki, ama yine de tahminlerinden
bile kötülerdi ve böyle bir sezonda Premier Lig’e yeşil ışık yakmak üzereler. En
azından böyle isteğimiz var. Umut da var!
Tıpkı Manchester United emeklisi Sir Alex Ferguson’ın gibi
18 yıl gibi muntazam yıllarda Forest’ı çalıştıran Brian Clough başında
olmasıyla beraber bir lig ve iki Avrupa şampiyonluğunun yanı sıra 4 kez de EFL
Cup'nı kazandı. Clough’ın başarıları Forest’ın 1992-93 sezonunda, 2. Lige
dönmesiyle sona erdi. Brian Clough’tan sonra Forest bir daha eskisi gibi olamadı. Aslında
eskisi olmak gibi bir düşünceleri var mıydı, tartışılır! Onların Clough’u
vardı, gerisi teferrüat. Güvenceleriydi, takımı ilmek ilmek okur bir satranç
üstadı gibi imparatorluğu kurardı. Bütün mesele bu.
Bir kadının Premier Lig hakkında biraz daha ileriye
gidersek, Championship ile ilgili edeceği bir iki kelam olması ne kadar “imkansızsa”
Nottingham Forest’ın şampiyon olması veya UEFA’da başarılar elde etmesi kadar “imkansız.”
İmkansız mı?
Çok değil birkaç sene evvel Leicester City’nin
şampiyonluklarını hatırlayın! Bunları kenara not ettiyseniz. Bir kadının
futbolcu olabileceği veyahut orta sahaya geçerek düdük çalabileceğini, esasında
herhengi bir spor da görebileceğini unutmamak da yarar var. Aksi takdirde
Forest gibi imkansızı başarmak çok da zor olmayacak. Samimiyet, muhabbet ve bir
sporun harcı olarak. Her şeyin merkezinde, ama hiçbir şeyi ezmeden, her şeyi
güzelleştirir şekilde…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.