30 Ocak 2020 Perşembe

Veda

Her şeyden önce insan kendini unutabilir mi? Son zamanlarda fazlasıyla kafamızı kurcalayan nahoş olan gerçeklerle yüzleştik ve ne yazık ki devam da edecek. Bu bir gerçek! En baştan başlamayı önerin kendinize, yani hiçbir şey olduğumuz, yalnızca toz olduğumuz gerçeğinden. Biliyorum, çok duygusal bir başlangıç. Çizgilerimizin dışına çıkmak pek de kolay olmayacak, tıpkı saha kenarından basket atmak gibi. Ne önemi var ki o dikdörtgenin dışından atmanın. Bir sayı olarak anlam kazanmayacak lakin akıllara o son fotoğraf düşecek gözümüzün önüne! Kral ile Mamba’nın buluşması!

Calabasas’ta bir pazar sabahının erken saatleri. Hava bir kış ayının getirdiği sıkıcılığı yanına almış, önüne de sis bulutlarını çekmişti. O kasvet birazdan kabul edilemeyen yeni bir drama ile bizi baş başa bırakacaktı. Daha önce yüzlerce kez duyduğumuz acının boyutu çok farklı ve trajikti. Son dakika haberleri yağıyor, gelen mesajların siniz bozucu sesi çınlıyor ama alışık olmadığım bir his var bu sefer: Bunu son kez yapıyor. Veda! Vedaları kim sever ki, bizden de böyle bir özveri beklensin.

Şu klişeleşmiş cümleye selam olsun! Bunu NBA izlemeyi seven hemen hemen herkesin yaptığı saatleri gece 03:00 kurarak yarı açık gözlerimize meydan okuyup izlediğimiz maçlarla başlamak hiç de acımasız olmaz. Alışık olmadığımız düzenin dışına çıkan forma renklerini sevme nedenimiz sadece oyunculuğu değil parke dışında sergilediği karakteri ile kurduk saatlerimizi.
İple çekiyorduk Wilt Chamberlain’in sayı rekorunu ne zaman egale edecek diye. İçimizde sayısız ukde kalan anlar var fakat böyle güzel onu anmak.


Şu kelimeye kadar dilim varmadı cümlenin öznesinin Kobe Bryant olarak yazmaya. Keza o haberlere kondurmadığımız gibi. İnanması çok güç. Kocaman bir sessizlik. NBA’de alınmamış şampiyonluk bırakmamış, All-Star’da 15 kez seçilerek bu rekoru tek başına taşıma yüküne nail olmuş Bryant’ın başaramadığı tek şeyse 26 Ocak’ta o helikopterin hiç kalkmamış olmasını sağlamaktı.
Daha çocuktum ilk izlediğim ilk maç aklımda belirdi ve diğer efsane isimlere ayıp olmasın diye sessizce takip ettim. Sosyal medyanın daha o zamanlarda canına okumamışız, bugünlere saklayarak. Ah bir de o günlerde olacaktı ki…

“Vay be, gerçekten de hepimiz de en özel taraftarıymışız,” desinler. Ben de onlara şöyle cevap vereyim: “Hayır, bundan çok daha fazlasıyız.” Çok güzel günlerdi. Hoşça kal Mamba!
Açıkçası benim dünyanın gidişatı hakkında giderek kötümserleşmeme paralel olarak, olan bu dramın da gitgide iyimserleşmesi gerektiği kanaatindeyim. En azından ben böyle düşünüyorum. Hayat dayanılmayacak kadar acıklı ve kimse için ümit yok. O yüzden şimdi mutlu sonlara yazalım.

“Zamanın kıymetini bilin. Hayat problemlere takılmak ve cesaretini kaybetmek için çok kısa. Gülün, bir ayağınızı diğerinin önüne koyun ve ilerlemeye devam edin. Kontrol edebileceğiniz tek bir şey var. İnsanların sizi nasıl hatırladığınızdan siz sorumlusunuz. Bu yüzden davranışlarınızı hafife almayın.” Böyle veda etti Mamba.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.