Spanoulis’in içine kapanık yaşantısına babasının çok
küçük yaşta kaybetmesi, onu hayata küstürmeyecekti. Aksine babasını
gururlandırmak adına basketbolun tahayyülü olacaktı. Ve evet, ailesi adına
herşey değişecekti. Tıpkı babası ölmeden önceki gibi karakteri daha da
sertleşecekti. Lakin bu onun hayat biçimine dönüşmüştü. Bu ağır süreç basketbol
tanrısını ortaya çıkaracaktı, fütursuzca!
Sorumluluk, baskı ve motivasyon kelimelerini yeniden
yazıp, üçlüklerine uyarlayacaktı. Şu yadsınamaz gerçek ki, Spanoulis Avrupa
basketbolunun gelmiş geçmiş en iyi sporcularından. Ve bundan sonra yapacakları
hem kendisinin hem de babasını gururlandırmak adına yapılacak alameti
farikalarından.
Önemli bir yol ayrımı daha olacaktı. Yunanistan Liginden
sivrilen Spanoulis, 23 yaşındayken Obradovic’in Panathinaikos’unun radarından
kaçmadı…
Sonra kariyerini anlattığı Spanoulis olacaktı… Aslında
hem basketbol anlamında hem de kişiliği anlamında Obradovic’le beraber çentik
atacaktı.
Pana ve Obra ile ivme yakalasa da görüş ayrılıkları,
Amerika kıtasına sürükleyecekti Vassilis’i. Kara talihi, NBA’de aradığını
bulamayacağını Houston Rockets ile silik performans sergileyen Avrupalılar
kervanına katıldı. 2008 yazıyla birlikte en iyi bildiği adrese teslim olacaktı.
Panathinaikos’a dönüşüyle, Olimpiakos ve CSKA Moskova’yı
yenip kupaya uzanan parlayan yıldız Spanoulis, Final Four MVP’si seçilerek
kalitesini ispatlamıştı. Hiç olmayacak dediğimiz transferler basketbolun kalemi
olabiliyor. Olaylı Yunan derbilerin biri olan Olimpiakos- Panathinaikos
rekabetine bir yenisini ekleyecekti. Olimpiakos’a imza atan Spanoulis, durağan
geçen ilk yılına rağmen, bir sonraki sezon finalde CSKA Moskova’yı hezimete
uğratan Yunan ekibi, Euroleague’in MVP’si Vassilis Spanoulis imzası
taşıyacaktı.
Bundan sonrası malumunuz. Biraz altın çağ biraz duraklama
dönemi derken, asistlerine ve sayı krallığına devam ederek, MVP ödüllerini de
kimselere bırakmıyordu.
Tıpkı çocukluğunda yaşadığı çöküş zamanlarındaki gibi,
Yunanistan’daki ekonomik kriz nedeniyle küçülmeye giden Olimpiakos’u bırakmayan
ve gelen teklifleri reddeden Spanoulis’i bir kez daha basketbol tanrısı ilan
etmek için epey sebepler var. Tüm yazılan senaryoları bir kenara bırakıp, kendi
yaşamını şekillendiren Spanoulis’e büyük bir teşekkür borçluyuz. En azından
basketbol adına!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.