1989, 1994 ve 1995'te "Yılın Afrikalı
Futbolcusu" ödüllerini, 1995'te de Avrupa'da "Yılın Futbolcusu"
ödülünü kazanan ilk Afrikalı futbolcu. 1995-1996 sezonunda İtalya'nın AC Milan
kulübünde oynarken FIFA tarafından "Yılın Futbolcusu" seçilen, 1996'da
"FIFA Fair Play" ödülünü ve 1998'de "Yüzyılın Afrikalı
Oyuncusu" seçilerek Afrika'nın yetiştirdiği en büyük futbolcu olarak
tarihe geçen ve bu başarılara kişiliği ile de damga vuran bir adam. Liberyalı
sporcu, politikacı, başarılara doymayan George Weah, çok daha fazla sıfatı
önüne alabilecek bir isim aynı zamanda.
Şu sıralarda Arsenal ile yolları ayrılan Arsene Wenger’in
o dönemde radarına takılmayı başarıyor Weah.
1985 yılında amatör Liberya liginin Invincible Eleven
adlı takımda oynarken 23 maçta 24 gol atmış ve hayatını idame edebilmesi için aynı
zamanda operatör olarak bir telekomünikasyon şirketinde çalışıyordu. Ardından
Fil Dişi Ligi'ne, hemen sonrasında da Kamerun’un Tonnerre Yaoundé takımına
geçmişti. 18 maçta 14 gol de orada kaydetti.
Bu duruma kayıtsız kalmayan ve neredeyse dünyanın çoğu
bölgesine gözlemcilerini gönderen Arsene Wenger, o zaman Monaco’nun başındayken,
Weah ile ilgili raporlar alacaktı. Sonunda ise Avrupa’ya, dünyaya bize
bahşetti. Son giden gözlemcinin kuracağı cümleler fazlasıyla etkili olacaktı, şöyle
diyordu: “Kötü haber: Herifin kolu kırıldı. İyi haber: Yine de oyuna
devam etti.”
Monaco’ya getirilen Weah, Fransız teknik adam, tarafından
öğütlenecekti. “Sıkı çalışırsan, Avrupa’nın en iyisi olabilirsin.” 1989 yılında
Monaco ile ilk yılında Afrika’da yılın futbolcusu seçilmişti bile. Ve bundan
sonrası olanlar olacaktı. İnsanlar ırkçılık savaşlarını sürdürürken Weah’ın hiç
biri umurunda olmadan o yolunu çizecekti.
1992’ye kadar Monaco’da 103 maça çıktı, 47 gol
kaydetti. Ardından Paris St. Germain ile yeni haleti
ruhiyesinin yolunu tutacaktı, Fransa’da takımın yarı final
oynadığı 94-95 sezonunda Şampiyonlar Ligi’nin gol kralı da olunca, dünya
ona küçük gelmeye başladı ve Milan’ın yolunu gözledi.
George Weah, o dönemin neredeyse en iyisiydi. Neden mi
neredeyse? Milan’ın en golcüsü, takım da Serie
A’ya ulaştı. Robert Baggio ile, Marco Simone ile, Dejan Saviçeviç ile
aynı takımdaydı…
1995-96 sezonu, onun yılı olarak tarihe geçecekti.
Kariyerinin zirvesini yaşarken, o sezon Avrupa’da Yılın Futbolcusu ödülüne
ulaşan ilk Afrikalı oldu. Dünya’da Yılın Futbolcusu ödülü için de aynı ilk
geçerliydi. Hâlâ bu ödülleri kazanan tek Afrikalı… Ve aynı yıl içinde
Afrika’da Yılın Futbolcusu ödülünü üçüncü kez aldı. Bu bir yıla tüm
başarıları sığdırmayı başarabilen ender bir adam! Hem dünya, hem Avrupa, hem de
Afrika’nın en iyi oyuncusu seçildi…
Weah’ın mücadelesi hiç bitmeyecekti. Futboldaki
başarısına son vermiş olsa da, ülkesi Liberya’da kalıcı ve barışçıl işler yaparak
Devlet Başkanı oldu. Yazıya başlarken bir konuda dikkat çekmiştim. Çok daha
fazla sıfatı önüne alabilecek bir isim…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.