Bazı sporcuların hayatı daha çocuk yaşta çizilmiş olur.
Zira, bu durumu basketbolcularda fazlasıyla görürüz. Bir de maddi
anlamda rahatlığı yaşamış ailelerde. Bilakis, bunlara tezatlık oluşturacak,
nadir de olsa farklı yaklaşımlar yok mu? Biraz naftalinlenmiş örnekten, Dimitor
Berbatov.
İsmi pek bi tanıdık gelecek. Bulgar oyuncu ülkesinin
medar-ı iftiharı. Yalnızca kendisinin de değil, gittiği takımların çehresine
dokunabilecek yetenekte. Berbatov aynı zamanda ülkesinin en büyük süper yıldız
kategorisinin en başı denilmesinde hiç çekince olmayacağının kanıtı.
Evet, kesinlike ahenk, disiplin ve takım ruhuna uyum
sağlayan, fazlasıyla unsurlar işin içinde. Ancak temelinde bir farkla!
Başarıya giden yolda “neden ben faklıyım” sorusuna net
cevaplarla açıklık getiren üst seviyedeki sporcular arasında farkı belirleyende
büyük oranda oyuna katkı sağlayan ve günlerce çalışılan üzerine bir “deha”
dokunuşları ekleyenler süper yıldız olabiliyor. Berbatov kendisinde gördüğü cevheri
Marco van Basten gibi bir usta isimden alarak ilerledi.
İlk kazanacağı kıdemi ise, CSKA Moskova’dan alacaktı.
Moskova’da göze çarpmaya başlamışken, attığı gollerle diğer takımları ikna
etmesi epey kolaylaşacaktı.
3 yıllık Rusya macerasından sonra, disiplin kurallarını
yazan Almanlara, Bayer Leverkusen’e gol makinası olarak imza atacaktı. Attığı
ve arttırdığı her gol sonunda takımının Şampiyonlar Ligi’ndeki önemli kozuna
dönüştü.
Her sezon her oynadığı maçla beraber daha net bir görüntü
çiziyordu. 2001’de başlayan Almanya mücadelesiyle 2006 yılıyla beraber
İngiltere’ye dönecekti. 16 milyon Euro’ya Tottenham Hotspur’a imza atarak, en
pahalı Bulgar futbolcusu oldu. Premier Lig’e uyum sağlamak biraz zaman
alacaktı, lakin golleri değil.
İki yıllık ilişkiden sonra yıllardır Manchester United
isminden daha önce gelen Alex Ferguson’un yeni keşfiydi. United ile koştuğu
toplarda hemen hemen kazanamadığı hiçbir kupa kalmamıştı.
Berbatov İngiliz futbolunu çok sevmişti. Futbolun
babasındayken, yaptığı hat-trick’ler şöyle dursun yılın Bulgar futbolcusu
olmayı kanıksamıştı. Evet, kesinlikle İngiliz futbolunu çok sevmişti. Ada’yı
terk etmeden önce Fulham ile göz doldurmaya devam etti.
Monaco ve PAOK ile sürdürdüğü Avrupa futbolu en
nihayetinde varlığı dahi unutularak Hint Süper Ligi ekiplerinden Kerala
Blasters takımlarına transfer olsa da burayı da terk edecekti. Avrupa futboluna
bir ülkeyi tek başına sırtlayarak temsil eden Berbatov, zarif ve sakin
duruşuyla, futbol zekası, tekniği ve vurdumduymaz rahatlığıyla dehasından söz
ettirir. Küçük ülkenin büyük adamı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.