6 Nisan 2018 Cuma

Bir Ülkeyi Tek Başına Temsil Edebilmek


Bazı sporcuların hayatı daha çocuk yaşta çizilmiş olur. Zira, bu durumu basketbolcularda fazlasıyla görürüz. Bir de maddi anlamda rahatlığı yaşamış ailelerde. Bilakis, bunlara tezatlık oluşturacak, nadir de olsa farklı yaklaşımlar yok mu? Biraz naftalinlenmiş örnekten, Dimitor Berbatov.

İsmi pek bi tanıdık gelecek. Bulgar oyuncu ülkesinin medar-ı iftiharı. Yalnızca kendisinin de değil, gittiği takımların çehresine dokunabilecek yetenekte. Berbatov aynı zamanda ülkesinin en büyük süper yıldız kategorisinin en başı denilmesinde hiç çekince olmayacağının kanıtı.
Evet, kesinlike ahenk, disiplin ve takım ruhuna uyum sağlayan, fazlasıyla unsurlar işin içinde. Ancak temelinde bir farkla!

Başarıya giden yolda “neden ben faklıyım” sorusuna net cevaplarla açıklık getiren üst seviyedeki sporcular arasında farkı belirleyende büyük oranda oyuna katkı sağlayan ve günlerce çalışılan üzerine bir “deha” dokunuşları ekleyenler süper yıldız olabiliyor. Berbatov kendisinde gördüğü cevheri Marco van Basten gibi bir usta isimden alarak ilerledi.




İlk kazanacağı kıdemi ise, CSKA Moskova’dan alacaktı. Moskova’da göze çarpmaya başlamışken, attığı gollerle diğer takımları ikna etmesi epey kolaylaşacaktı.
3 yıllık Rusya macerasından sonra, disiplin kurallarını yazan Almanlara, Bayer Leverkusen’e gol makinası olarak imza atacaktı. Attığı ve arttırdığı her gol sonunda takımının Şampiyonlar Ligi’ndeki önemli kozuna dönüştü.

Her sezon her oynadığı maçla beraber daha net bir görüntü çiziyordu. 2001’de başlayan Almanya mücadelesiyle 2006 yılıyla beraber İngiltere’ye dönecekti. 16 milyon Euro’ya Tottenham Hotspur’a imza atarak, en pahalı Bulgar futbolcusu oldu. Premier Lig’e uyum sağlamak biraz zaman alacaktı, lakin golleri değil.

İki yıllık ilişkiden sonra yıllardır Manchester United isminden daha önce gelen Alex Ferguson’un yeni keşfiydi. United ile koştuğu toplarda hemen hemen kazanamadığı hiçbir kupa kalmamıştı.
Berbatov İngiliz futbolunu çok sevmişti. Futbolun babasındayken, yaptığı hat-trick’ler şöyle dursun yılın Bulgar futbolcusu olmayı kanıksamıştı. Evet, kesinlikle İngiliz futbolunu çok sevmişti. Ada’yı terk etmeden önce Fulham ile göz doldurmaya devam etti.

Monaco ve PAOK ile sürdürdüğü Avrupa futbolu en nihayetinde varlığı dahi unutularak Hint Süper Ligi ekiplerinden Kerala Blasters takımlarına transfer olsa da burayı da terk edecekti. Avrupa futboluna bir ülkeyi tek başına sırtlayarak temsil eden Berbatov, zarif ve sakin duruşuyla, futbol zekası, tekniği ve vurdumduymaz rahatlığıyla dehasından söz ettirir. Küçük ülkenin büyük adamı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.