Dünyada çok hoş şeyler de var. İnsanın gözünü döndürüp,
NBA sosuna bulanmış oyuncular gibi. Hakikaten hoş şeyler yani. Ancak biz bunları
ıskalayacak kadar talihsiz sayılırız. Ya da izleyici bakımından şanslı kesimiz belki
de. Yinede ekran başında izlerken cebimiz paralarla dolmuyor. Hatta izlemek
için hem uykumuzdan hemde cebimizden de oluyoruz.
Yani, İstanbul topraklarında Pasifik saatine göre yaşayan
fazlasıyla Türk var.
Bu denli keyifle NBA maçlarını izlerken, oyuncuların bazen
aldıkları devasa paralar, reklam ve sponsor anlaşmaları dışında, nasıl oluyor da
oluyor diğer liglere göre hem kazanıp hem de denge sağlamaya çalışıyorlar.
Bu evrenselliğin kıyısında tutulmaya çalışılan “güç”
dengesiyle nasıl masaya oturuluyor? NBA’in en merak edilen konularından draft
ve maaş sistemi, tam da bu noktada devreye giriyor. Takımlarına
kazandıracakları isimleri belirlemek adına karaladıkları onlarca kağıt var
muhtemelen veya “apple” ın herhangi bir ürünü de olabilmesi cabası.
Nihai karar şampiyonun belirlendiği gece ile
kesinleşiyor. Şampiyonluğun dışındaki takımlar tam olarak nerede peki? Daha
önce benzeri görülmemiş kontratlar imzalanırken, sadece yıldız oyuncular değil,
vasat belki benchten hiç ayrılmamış bir isim dahi yıllık 10-15 milyon dolarlık
kontratlarla yıllarca kendini garanti altına alıyor.
Kadroya bile giremeyen ve değişen, basketbol değeri
azalan Thiofey Mazgoz dört yıl içinde 64 milyonu garantilemişti.
NBA tarihinin en yüksek kontratı olarak bilinen Mike
Conley’nin beş yıllık 153 milyon dolarlık bu düzeyde paraların kol gezdiği
parkelerde, bu yazıyı okurken bile imzalanıyor olabilir.
Bu dengesizliği gidermek için salary-cap devreye girecek.
Yani, takım ne kadar çok meblağda parası olursa olsun, NBA’in en iyi iki üç oyuncusunu
bulundurmasına geçit vermiyor. Yani bir nevi Real Madrid – Barcelona takımlar
gibi yıldızlar kulübüne dönüşmesine izin yok.
NBA’de mücadelenin ve sistemin çalışıyor olmasının
sebeplerinden biri de draft’tır. NCAA’de (üniversite takımları) kendilerini
ispatlayıp, NBA takımları tarafında draft yani az bilinen adıyla seçilmesidir.
Buradan yola çıkıldığında salary-cap iki işe yarıyor.
Öncelikle minimum cap sınırlarını çiziyor. Bir sezonda en az maaş seviyesi ve
diğeri ise her takımın ödeyebileceği maksimum ücreti belirliyor. Kısacası
şehirlerin egemenliğine kayıtsız kalmıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.