Olimpiyat oyunlarının vazgeçilmez yanlarından biri de madalya hesapları ve kürsüler. Nasıl olmasın ki! Artık günümüz dünyasında yeni isimleri parlatırken klasik sorumuz evrildi; kim kaç altın alacak? Sporla dolu günler sonrasında tablonun zirvesinde kim olacak? Temel sorular bunlar, hesaplar ise çoktan yapılmaya başlandı. Takım sporlarının hegomonyası devam ediyor lakin sürpriz olursa tadından yenmez. Ruslar her zamanki gibi doping sorunsalı ile baş başa. Su sporları deyince Amerika sil süpür durumda. Emekliliğini ilan edenler cabası. Atladığımız diğer konuda olması gereken 2020 olimpiyatları bir sonraki yılda bizi nasıl karşılayacak! Mental olarak düşenler, daha iyi olanlar ve kendini 2021 de duyurmak isteyen sessizler var.
Ve de hikayesi yarıda kalmışlar, ses getirenler, kamera objektifine bir tenisçi edasıyla sıcacık gülümseyenler. Aslında birini biliyoruz.
Bu cevapsız sorular için biraz daha bekleyeceğiz belki ama hislerimize tercüman olacak bir ismi çok iyi “anladık.” Şimdiden büyük umut Simone Biles’ın yanına fazlaca madalya yazılmış durumda.
1997 doğumlu genç bir sporcu için bu biraz ağır olabilir ama Biles, 2013’ten beri katıldığı hiçbir yarışmayı kaybetmedi, hatta son yıllarda düzenli olarak dünya şampiyonu oldu. Bu başarıya ulaşan ilk jimnastikçi de zaten kendisi.
Ohio’da doğan Biles’ın çocukluğu çok fazla mutlu anıyla dolu değil. Henüz iki yaşındayken, uyuşturucu ve alkol sorunları yaşayan annesinin yanından üç kardeşiyle birlikte alınıyor. Kısa süre sonra onu, dedesi Ron ve ikinci eşi Nellie evlat ediniyor. Bu yeni yaşamında kendisine sunulan imkânlar arasında en sevdiği, muhtemelen altı yaşındayken başladığı jimnastik. Houston’da aldığı o ilk dersler, günümüze çıkan yolun da ilk adımları oluyor.
Onun bu cevval girişimi, kısa sürede milli takım olarak taçlanacaktı. Biles, 2012 Londra’ya yaşı tutmadığı için gidemese de o günlerden beri Rio için hırsını ve yaşayamadığı çocukluğunu da yanına alarak devam ediyor. Simone Biles için sıklıkla dile getirilen; “Yer çekimini aşma konusunda Michael Jordan, bedeninin yaptığı spora uyumu açısından Michael Phelps ve kurduğu hâkimiyetle de Serena Williams’a benziyor. Bunların yanında, zorluk derecesi yüksek hareketleri yaparken hiç zorlamayışı da onu Stephen Curry ile eşleştiriyor.” Bildiğimiz "Amerikan Rüyası” neşriyatı minvalinde şampiyonlukları var.
Rio 2016 Olimpiyat Oyunlarında, tonoz, takım, taban egzersizi ve bireysel dört altın madalya ve denge demetinde bronz madalya kazandı. Kariyeri boyunca, 19 yılı aşkın Olimpiyat ve Dünya Şampiyonası madalyasını 1996’dan beri rekoru kıran Shannon Miller’ın rekorunu aşarak geldi.
6 yaşında tanıştıktan sonra direkt olarak başarı ve kendini ispatlama disiplini ile aile hayatının tadını alamamış bir Simone için, her şeyin önüne geçirdiği jimnastik onun adına yaşamındaki “en güzel” kavramının vücut bulmuş hali. Bölgesel anlamda başlasa da, Olimpiyatlarla görücüye çıkar. Ve sonrası yıllarca aç kaldığımız alanda iple çektiğimiz olimpiyatlara evrildi.
Jimnastik külliyatına muhteşem bir katkı yaptı. Devam da edecek. İnternet dünyasında ve Amerikan televizyonlarında bir anda olay yaratan Simona Biles, hiç beklenmedik bazı detaylar, estetik görüntüler, anekdotlar içeriyor. Artık o derece açız ki, 97 doğumlu sporcunun anılarını canlandırmak, o günlerine döndüren ya da hep izlettirdiği şampiyonluğa giden yoldaki YouTube videolarını izlerken bulduk. Dedesinin yine ona sarıldığı gibi. Jimnastiğin sembol isim olma yolunda giden Biles, bize daha çok şampiyonluk izlettirecek türden.