Savaş ne kadar korkutucu ise, bu durumdan ders almayı da
bilen var pek ala! Farklı bir giriş yaparak; kısa bir özet geçmek isterim. Birazdan
okuyacaklarınız geç açılan ve keza çabuk kapanan bir perdenin hikayesi.
Zamanında Mussolini güçlerine karşı savaşmış, babasına maddi açıdan destek
olmak için orduya katılan bir adam, bir gün tören sırasında ülkesinin bayrağını
taşıyan insanları görüyor. Ardından da kendini Olimpiyatlar’da buluyor…
Mesele tamamen bundan ibaret! Ya da yokluktan çıkmanın
arayışları, kendisinde var olan yeteneğin keşfini –ne acı ki- savaş esnasında
bulması vesaire… Avrupa kıtası diğer
kıtalara göre daha şanslı öylesine zenginken, doymak bilmiyor. Hep daha fazlası.
Sözüm ona onların “hakkıymış” gibi savaşı kendilerine hak gören, istismar eden
toprak bütünlüğü Avrupa! Hoşgeldiniz!
Ondokuzuncu yüzyılda Etiyopya’yı birçok kez işgal etmeye
çalışan İtalya her seferinde başarısız olmuştu. 1930’lara gelindiğinde ise Mussolini
bu işe bir son vermek için bahaneler arıyordu.
O bahaneler içinde savaşan Etiyopyalılar'dan birinin
oğlunun, kendi ülkesinde unutulmaz bir zafere imza atacağını bilmiyordu. Daha
ironik hale nasıl gelecekti peki? 20 yaşındayken para kazanıp ailesine destek
olmak için orduya katılan Bikila, bir resmi tören sırasında ülkesinin bayrağını
taşıyan genç insanlar gördü. Halk hepsini gururla selamlıyordu. Bunların kim
olduğunu merak ederken, milli atletler olduğunu öğrenir öğrenmez bir gün aynı
formayı kendisinin de giyeceğini o dakikalarda anlamıştı. Aynı yıl içinde de
kaderini değiştiren kararı vererek koşmaya başlayacaktı.
Bu arada İkinci Dünya Savaşı sonrası, İtalya baskısından
kurtulan ve Yeni Dünya’ya açılmaya karar veren Etiyopya Hükümeti, Norveçli Onni
Miskanen ile anlaştı. Norveçli antrenör uzun koşular, sauna, vücut
koordinasyonu geliştirmeleri için tenis ve basketbol yüklemeleri yaparak
Etiyopyalı atletleri kısa zamanda koşu makinesine dönüştürdü.
Bikila, Miskanen’le çalışmasının ikinci yılında National
Armed Forces Championship’e katıldı. Bikila kendisini olimpiyatlara götürecek
dereceyi elde etti, hatta hepsini geçerek birinci oldu. Bikila böylece
Olimpiyat kafilesine dahil edildi. Hayatındaki ilk maratonunu, 2:39:50 ile
tamamlayan Bikila, ertesi ay katıldığı maratonu ise 2:21:23’le tamamladı.
Etiyopyalı bu iki yarışta da bitiş çizgisine ilk ulaşan isimdi. Ve herkes
şaşkındı. Biri hariç!
Ve daha mühim bir konu, Abebe Bikila’yı ün katma kısmına
gelindiğinde bu durumda virgül atmak zorundayız. Olimpiyatların sponsoru Adidas,
ayakkabılar için hazırlığa başlamıştı. Son anda katılacağı belli olan bu atlet
için ise uygun bir ayakkabı yapılmamıştı. Ülkesinde sürekli çıplak ayakla idman
yapan Bikila’nın tabanı nasırdan kabarmış ve her ayakkabıya uyum sağlayamaz
hale gelmişti. Abebe Bikila öte yandan Roma sokakları engeline takılıyordu.
Ancak Olimpiyat kuralında ayakkabısız koşamazsın diye bir madde olmayınca önü
açıldı.
Parkurun bitime yaklaşık bir kilometre kala, birkaç sene
önce İtalyanlar’ın Etiyopya’yı yağmalarken aldıkları taşın dikildiğini
görmüşlerdi. Kaderin bir cilvesi ya bu taş, İtalyan askerleri tarafından dik
bir rampaya yerleştirilmişti.
Yarışın favorilerinin Bikila’ya göre nispeten yaşlı
olduğunu bilen antrenörü, bu ana kadar yarıştan kopmadığı takdirde burada atak
yaparak liderliği ele geçirebileceğini belirtmişti. İtalyanlar’dan oluşan
atletizm meraklıları şaşkınlıkla ufuktan görünen ve o güne dek adını dahi
duymadıkları atleti alkışlıyorlardı. Dünya rekorunu 8 dakika gibi inanılmaz bir
dereceyle geliştiren Bikila, 42 kilometre 195 metreyi 2 saat 15 dakika ve 16
saniyede tamamlamıştı. Unutmadan, bir de çıplak ayakla! Bikila kariyeri boyunca
13 maraton tamamladı ve bunların 12’sinde birinci oldu, çıplak ayaklı şampiyon!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.