Savaşlar, temiz su kaynaklarının olmaması, sağlık
koşullarının fazlasıyla yetersiz olması ve bir de bu denli zorlukların içinde
kazananlar… Bazen şans figürü bazense doğru zamanda doğru yerde olma olgusu
kişiyi ya da kişileri çok farklı bir noktada konumlandırabiliyor. Mesela
Nijerya Kaduna bölgesinde “kazanan” Victor olarak söyleniyor. Aslında bu
keşmekeşin içinde dahi çocuğuna Victor ismini yazabilen gerçekten kazanmıştır.
1990’lı yıllarda tüm darbeleriyle insanlığa zulmün adı
Nijerya’ydı. Tüm bu mücadeleye rağmen iç savaşın ortasında doğan bu bebeğin
ileride adının hakkını verebileceğini kim düşünebilirdi ki? Hele bir de Victor
Moses gibi papaz bir babaya sahipseniz ailenizle birlikte uzun bir hayat
sürebilmeniz neredeyse imkansızdı. Kaduna da tüm bunlar yaşanırken çıplak
ayaklarıyla, kendi yaptığı topun peşinden koşan Victor’u bulup hemen oradan uzaklaştıran
bir amca kahraman görevini üstlenecekti.
Anne ve babası saldırıya uğramış, sıra ona gelmişti.
Olup bitene anlam veremeden, ağlaya ağlaya amcası tarafından bir yere
götürüldü. İngiliz hükümeti, Kaduna bölgesinde yaşanan olaylardan dolayı hayati
tehlikesi bulunanlara sığınma hakkı vermişti. Victor da bu şansa yürüyenlerden
sadece biriydi. En ufak bir heyecan olmaksızın, korkuyla, merak içinde… Zira
ailesinin hayatta olup olmadığını dahi bilmiyordu.
11 yaşında bir çocuğun kaldıramayacağı tüm vahşet
görüntülerine tanık olmuş, belirsizce geleceğine hiçte tanıdık gelmeyen
denizaşırı bir ülkede devam ettirecekti.
Evlat edinmeyi uzun yıllardır bekleyen bir İngiliz aile
kendi çocukları gibi sevdi ve hayatlarını Victor’a adadı. Esasında en çok evlat
olmayı istediği anda çıkagelmişti bu aile çünkü ailesinin ölüm haberiyle
sarsılmış ve nasıl devam edeceğini bilmeden savrulmuştu. Yeni hayatına tutunmak
elbette beraberinde bazı savrulmaları getirse de o çıplak ayaklı çocuk artık
kramponlarıyla futbolculuk hayalini yaşamak istiyordu.
Okul takımına girmek için çabalaması
gerekmedi. Okulunun Crystal Palace’ın sahası Selhurst Park’a yakın olması
onun için dönüm noktası olacaktı. Yerel bir maç sonrası keşif için orada
bulunan Crystal Palace scoutları hiç zaman kaybetmeden Victor Moses’ı kadrosuna
kattı!
Hayallerinin başlangıcını yaşayan bu ufak çocuktan
mutlusu yoktu artık. 2008 yılına kadar oynadığı her takımda dikkat çekerek
nihayet ilk profesyonel imzasını attı. 2010 kışında Wigan tarafından
transfer edilecek Moses asıl patlamayı iki sene sonra yapacak ve 2012 yılında
Chelsea forması giyecekti.
2016 yazında Chelsea
teknik direktörü Antonio Conte tarafından takım için uygun
bulundu. Bu onun en doğru futbolcu seçimlerinden biriydi çünkü Victor, 38
Premier Lig maçının 34’ünde forma giyerek Londra ekibinin vazgeçilmezi oldu!
Mülteci çocuk, çıplak ayakla başladığı oyunun sonunda 2016-17 Premier Lig kupasını
kaldırdı!
Alışılagelmiş çizgilerinden uzakta, hayal kırıklıkları ve
yaşadığı unutulmaz yıllarından sonra o kocaman bir kazanan!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.