Herkes, kazanmak ister, fakat bu hayatta bu düşünceyi
mottosu ilan edecek çok fazla sayıda sporcu olduğu kaçınılmaz. Kazanmak en
gözde ya da en havalı unvanlarını almanın bir tık gerisidir. Kimilerine göre!
Bazense kaybetmek, kazanmaktan çok daha öğreticidir. Ve, o kaybettiğiniz an
sırtınız bir düşes tarafından sıvazlanıyor ise aslında kazanmışsınızdır.
Hem saha içinde hem de dışında emsal teşkil ediyorsa, geriye kurulan cümleler teferruattır. Jana Novotna, bu anlatılanların
üstüne çıkmış bir oyuncu.
Son zamanların en çok bahsedilen tenisçileri kortları
sarsarken, peki ya unutulanlar? Hiç, düşünmeden Nadal, Federer,Williams gibi
isimler neden iyi? Daha önceki isimler “iyi” oyuncular olunca kitleyi daha üste
taşımak zorundaydılar. Ve bu yüzden tenis daha emin adımlarla büyüyor.
Gelgelelim Novotna, o derece kusursuz oynuyordu ki
Çekyalı raket için her şey tam da istediği yolda gidiyordu. Yaptığı işi tüm
sadakati ve özverisiyle ileriye taşısa da, konsantrasyonu ve hırsına yenik
düştüğünde sonuçsuz kalabiliyordu.
1987 yılı itibariyle WTA seviyesine ulaşmış, teklerde
oynamak yanı sıra çiftler kategorisinde de kendini bulacaktı. Hatta çiftlerde
yıldızı parlayacaktı.
Jana Novotna’nın göz bebeği çim kortun cazibesi,
Wimbledon’dan başkası olamazdı. Adeta kendini buraya ait hissedecekti. Zira tüm
zaferi ve acısıyla olsa da! Çiftlerde 1989 yılında ilk grand slam zaferini
Wimbledon’da kazanacak ve bundan sonra grand slam kapıları sonuna kadar
açılacaktı. O her çıktığı korta tenis tohumlarını serperken geriden gelen yeni
isimleri de göz ardı etmeyecekti. En büyük rakiplerinin analizini yapmak,
oyununun bir parçasıydı.
Onlardan biri de 1998’de Wimbledon tekler finalindeki
Nathalie Tauziat’ı yenerek ulaşacaktı. Jana Novotna, WTA teklerde 24, çiftlerde
76 şampiyonluk yaşamış olsa da Wimbledon özeldi, onun için. Sona sakladığım
gizli kalmış bir final sadece Jana’yı değil Steffi Graf’ı da bekleyecekti.
1993 yılında Graf’a karşı oynadığı Wimbledon finali
unutulmazlar arasında. Nasıl olmasın ki? Tenis sever böyle finalleri.
İlk seti kazanmanın eşiğinden dönerek 7-6 kaybetmiş fakat ikinci set için
feda edecekti kendini. İkinci seti 6-1
kazanmanın haklı gururunu yaşayıp final setine taşıyacaktı.
O meşhur servislerini bu sefer ona çift hata, beraberinde
kayıp giden Wimbledon finalini verecekti. Hayır, bundan sonra kendini
bırakmayacaktı. Çiftlerde de kazanacağı grand slam kalmasa da aklı hep o
finaldeydi.
Kazanmak, şampiyonluk yaşamak sporcular için mühimdir. Zira daha fazla kazanmak isterler. Kazanmak esastır lakin unutulmazlar arasında olmak eşsizdir.
Kazanmak, şampiyonluk yaşamak sporcular için mühimdir. Zira daha fazla kazanmak isterler. Kazanmak esastır lakin unutulmazlar arasında olmak eşsizdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.