7 Aralık 2017 Perşembe

Doğa Adam: Douglos Tompkins

Tarihler 1972’yi gösterirken, Amerika’da yeni bir dünya markası kurulmanın eşiğindeydi. Habersizce! Aylar geçtiğinde değişik şehirlerde atılımlarını yapmıştı bile. Tam olarak dünün, şimdinin ve yarının adamıydı, Douglas Tompkins.
Tüm bu anlatılanlar The North Face markasına götürecekti. Farkındayım, yazıya girişim bir markanın tanıtımından fırlamış gibi adeta. Hayır, reklam peşinde değil, mevzunun içinde markanın kurucusunun ta kendisi var.

Fakat üstteki yazılanlar artık biraz buruk. Şimdi her şeye en baştan başlayalım. San Francisco’da başlattığı spor malzemeleri satan ufacık bir dükkan ile başlaması fazlasıyla tanıdık gelebilir. Yine de o tek başına bir kurucudan çok daha fazlası.


Douglas Tompkins, çevreci aktivist, tüm dünyanın peşinden koştuğu organik tarım modelleri geliştirdi. Pek tabi ki bunları da yeterli görmeyecekti. Ruhuna işlemiş sporcu ruh, bazen tırmanış yaparken bazense kayak yaparken bulacaktı. Bu bağlamda uslu durmayacaktı. İyi ki de durmadı. Ekolojik vakıf kurdu. En başta gözüne Güney Amerika’yı kestirecekti. 


Şili ve Arjantin başta olmak üzere vahşi doğayı korumayı görev edindi. Sonrası mı? Yine, Şili’de Pumalin Parkında terk edilmeye bırakılmış uçsuz bucaksız bölgeyi Valvidian Yağmur Ormanlarını satın alarak himayesine almış ve bu araziyi yanındaki parselleri ekleyerek büyütüp, yaklaşık 280.000 hektarlık alanı tekrardan doğaya kazandırdı.

Daha da çarpıcı olanı ise; Şili hükümeti Douglas Tompkins tarafından korunan bölgeyi milli park ilan etti. İlham verici değil mi? Evet, Tompkins bu ilhamla durmak bilmeyecekti. Arjantin’deki Ibera sulak alan projesi tıpkı bunlardan biriydi. Dünya, birileri doymamışçasına betonarme inşaatları bitmeksizin inatla doğa adamı planlarını dantel gibi işleyecekti.

Tam olarak her şey temellerini  1964’te attığı Douglas ve Susie Tompkins’i kamp ve dağcılık ekipmanlarının perakende satışı, nam-ı diğer The North Face ile başlayacaktı. 5000 dolar kredi çekerek kurduğu dünya markası şimdilerde her ne kadar Tompkins ile bağı kalmasa da onun ruhuyla yaşıyor.
Esasında bu kadar anlatmakla bitmeyecek yaşamını trajik bir ölümle sonlanması… Şili’de 2015 Aralık ayında kano yaparken alabora olması sonucunda şiddetli hipotermiden yaşamını yitirdi. Doğa ile buluşan Douglas aslında ölümüyle yine doğanın peşinden gitmişti. Bir o kadar dramatik bir o kadar manalı…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.