Yazmak, bir şekilde yazmak elbetteki basit. Lakin, içerik
zorlar insanı. Yaşanmışlıklar, akla gelen bir kare veya hayaller… Bunları
yazmak fazlasıyla keyifli. Ya ölüm! Acı ve soğuk. Anımsadıkça, unutmak
istercesine.
Mehmet Baturalp ismi yazıldığında biraz içimiz buruk
artık. Ancak geride bıraktığı hatıralar bizi hala ayakta tutabiliyor, hala idrak
edemediğimiz vedasına kadar. Basketbola adanmış koca bir ömür. Ve hala daha
bizlerle paylaşamadığı yüzlerce an, birikim. Ve de geride bıraktığı sayısız
ödüller.
Mehmet Baturalp, pek o bildiğimiz oyunculardan, koçlardan
değil. Oyuncuları bırakın, pek o bildiğimiz insanlardan da değil. Onun
hikayesi, yaptığı işin, yaşadığı hayatın hakkını verme hikayesi. Aslında
hepimizin de peşinden koştuğu fakat bir türlü sırrını bulamadığımız hayattan, o
basketbolla adanmış ömrüne formülünü bulmuş bir isim. Esasında söylemesi çok
kolay, uygulaması zor bir reçete. Zira Mehmet Baturalp bunu başarmış biri.
Genelde onu sahada yaptıkları, sayıları, ribaundları,
kazandığı maçlarla tanıyor ve örnek alıyoruz. Çoğu kez de gıpta edip, hayran
kalıyoruz. Ancak o herşey önce sahada değil, hayatta üstlendiği rol ve
gösterdiği çabalarla, o kalabalıktan sıyrılıyor.
Yıllarca, takım adamı olarak tanıdığımız Baturalp’i
sarı-lacivertli formayı terletmesi bir yana üç Türkiye Şampiyonluğu, yedi
İstanbul, dört Fedarasyon Kupası ve Türkiye Kupası Şampiyonluğu ile ayrıca not
etmek farz.
Toplamda 73 kez milli formayı giyme onuruyla şereflendik.
Ve bundan sonrası antrenörlük dönemlerine takabul edecek. Fenerbahçe, Paşabahçe
ve Eczacıbaşı takımlarını çalıştırdı. Bu süre zarfından sonra yaklaşık iki
yılda milli takımın ona koç olarak ihtiyacı olacaktı. En son olarak televizyon
dünyasının nasibini aldığı yorumculuğu en yakın ve net haliyle hayatını adadığı
basketbolun yorumculuğunu yapacaktı.
Mehmet Baturalp gibi insanları tanıyıp, izleyebildiysek
ilham almamak imkansız. Aslında son derece basit olan sorunları ne kadar
büyüttüğümüzü ve yaşamın ne kadar güzel haliyle hatırlatan özel kişilerden
biri Baturalp.
Uğruna yaptığınız ne olursa olsun ona adanmak, fazlasıyla basitmişcesine yaklaşmak tıpkı Mehmet abi gibi… Şimdilerde bu samimi günler yerini soğuk o güne bıraktı. Yine de yaptıklarını, basketbola katkılarını düşünmek diri tutacak bizi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.