Soğuk Savaş kelimesi söylendiği andan itibaren insana irrite hissi veren, son derece kasvetliyken, bu durum spora kadar yansımalarını
sürdürecekti. 1970’li yıllar, Amerika’da pek de iç açıcı olmayan dönemlerdi.
Başkan Richard Nixon; Watergate skandalıyla çalkalanması, petrol krizinin
ipinin çekilmesi bir yana Vietnam Savaşı yenilgisiyle üst üste darbe
alacaklardı.
Aslında 70’li dönemlerde bunun gibi çokça olaylar,
işgaller ve imajlarına gölge düşürecek birçok olaylar silsilesi vuku bulacaktı.
Peki, spor nasıl nemalandı?
Konu içeriği yine Soğuk Savaş'ın baş faktörlerinden
Amerika ve Sovyetler Birliği olup, 1972 Münih Olimpiyatları yalnızca
olimpiyatlar tarihinin değil, spor tarihinin en tartışmalı, en olaylı ve de en
efsane kategorisindeki maçlarından biri…
Kara Eylül örgütünün, olimpiyat köyündeki, İsrailli
sporcuları öldürmesiyle, olimpiyata kara leke sürülmüş, sekteye uğramıştı.
Amerika Basketbol takımı, Münih Olimpiyatlarına kadar üst üste yedi kez altın
madalyanın sahibi olmayı başarmışlardı, 1972’ye kadar!
Final maçında karşılaşan bu iki ülke, esasında “sporun” alameti farikasıydı. İşte bu kısım aradan onca yıllara rağmen,
tartışması halen daha süren, bitmeyen “3” saniyenin…
Olimpiyatların ve de Soğuk Savaşın meşru maçı… Basketbolun
“altından” yapılan son saniyeleri, her dönem her organizasyonda heyecanın
dorukta yaşandığı anlardır. Tıpkı, Almanya’da olduğu gibi.
Herkes maç bitti derken, hakemler saniye tablosunu
gösteriyordu. Bir de o yıllarda bu kamera sistemi olsaydı, teknik faullerin
hadi hesabı okunmazdı.
O günün başrollerinden Alexander Belov son saniye
basketini atarak, Amerikan rüyası, kabusa dönüşecekti. Hiç şüphesiz, Belov’un
attığı son basket fazlasıyla itirazlara maruz kalacaktı.
Basketi oluşturan pozisyon/lar hafiften faul
barındırıyor, inceden ayakların çizgiye deyip deymeyeceği tartışma konusu.
Kesin olan, şu an için tek şey şampiyonluk Sovyetler Birliğinde olduğu!
Dünya’ya araç olarak gösterdikleri sporu aslında sadece
gövde gösterilerinin silah ve üstünlük kurmanın yolları arasındadır. ABD,
ikinci oldukları Münih Olimpiyatlarında madalya törenine çıkmamak için direndi.
İtiraz etti. Lakin sonuç değişmedi.
Tescil edilen şampiyonluk, devleşen bir ülke vardı. Zira
kazanılan ne olimpiyat şampiyonluğu ne de oyuncular olacaktı, Amerika basketbol
hegomanyası kısa süreliğine de olsa tarihe gömülecekti. Aynı zamanda Münih’te
aşılamayan parkelere feleğin çemberinden geçerek tadacaklardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.