Ara sıra tenis maçlarındaki yükselişleriyle gündemde kısa yer bulabilen sporcular mesela. Yine de hak ettiği yerde mi bunu tartışmak gerek. İstanbul Cup'ın bu yıl pek de hayran kitlesi oluşamadı. Buna rağmen günler öncesinden biletler tükendi. Ünlü isimlerin turnuvadan çekildiğini öğrenince, eee... doğal olarak el ayak biraz çekildi. Tüm bunlar yaşanırken tenisseverlerin odak noktası pazar günkü final maçı olacaktı.
Tüm düşüşe rağmen, güçlü rakibe vesaire uzayacak olumsuzluklara rağmen seyirci desteğini de arkasına alarak mucizevi geri dönüşe imzasını attı.
Türkiye'nin ilk WTA şampiyonluğu kazanan tenisçisi Çağla Büyükakçay'ı ayakta alkışlamak gerek. Aynı gün futbolda yaşananlar fersah fersah gazete ve televizyonlarda yankı bulurken Çağla'nın şampiyonluğu kuytu köşelerde kaldı ne yazık ki. İşte memleketimizin mağdur edebiyatının süregeldiği, uğranan haksızlıklar ve yeterli ilginin gösterilmemesi (yatırımlar) anlamsızca türeyen şiddet olaylarına sebebiyet verenlerin yanı sıra 1 kızın çıkıp susturması çok manidar öyle değil mi?
Bu onun elbetteki ilk başarısı değil ancak siz zaten "neden" biz bunu bilmiyoruz, sebeplerini çok iyi biliyorsunuz. 2009 Akdeniz Oyunlarında (Pescara) gümüş madalyayı kazanmıştı. Yine 2013 yılındaki Akdeniz Oyunları tekler ve çiftler turnuvasında altın madalyanın sahibi olmuştu. Aslında çok daha küçük yaşlara indiğimizde başarının temellerine rastlayabiliriz.
Her şey bir kenara bırakın; tüm şampiyonluklar, zaferler Çağla Büyükakçay'ın yanına ailesinin desteğini alarak bu yola çıkmaya başladı. Gerisi teferruat...
Birkaç hafta önce ilk 100 (82.) sıralamasına giren ilk Türk tenisçi olma başarısı onurlandırıyor. Doping olaylarıyla çalkalanan sporcuları veya kavganın, gürültünün odak noktası olduğu sporu değil, başarı yolundaki sporcuları/sporu konuşalım.
Yani esasında biz buradayız da, siz neredesiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.