İnsanlığın en sevdiği şey, sanırım hızdır. Düşünmeden ilerler, geride ve derinde ne bırakmışız pek de önemsemeyiz. Biraz da "modern" zamanın getirisidir denilebilir. Merakta hızla eş değerdir, kimi zamanla. Merak ettikçe derine ulaşmak cezbeder. Bu durumdan mütevellit hazır Grand Slam sezonu açılmışken ve hatta toprak esintilerini buram buram soluyorsak Roland Garros'ta neden bulunmayalım!
Bir Fransız pilot. Adı mı? Roland Garros. İşler değişti değil mi? Daha da enteresan olanı ise tenis ile uzaktan yakından ilgisinin olmamasından...
1900'lü yıllarda Amerika'dan güneyine uçağıyla seyahat ederek üne kavuşmuş bunun yanı sıra 1. Dünya Savaşıyla uçuş dünyasında korkulu rüya haline gelmişti. Fransız ordusunun arkasına bakmadan güvenebilecekleri savaş pilotuydu aynı yıllarda.
Savaş zamanı bu kadar kanlı ve korkusuz geçerken Fransa'dan durmaksızın Tunus'a geçmiş ve bu rotasıyla ilk Fransız olmuştur. Savaşın bitimine doğru Almanya'daki esir kampına düşmüştür. Tam bu esaret 3 yıl sürmüştür. Asla da yolunu bulmak için pes etmemiştir. Bir şekilde kaçmayı başaran Garros tekrardan Fransız ordusuna dahil olur, aradan aylar geçer o cesur yürek uçağıyla yeni yerleri hedeflerken, Roland Garros hedef olur.
Her zaman doğru yolu bulan, uçağıyla Fransızların efsanesi ve onur mücadelesi veren pilotun ölümü de yine uçağında olur.
Böylece Fransızların gururunu tenis kortlarında adı geçerek anılmaya başlar. 1928 yılı itibariyle Fransa Açığın düzenlendiği stada "Stade Roland Garros" olarak adlandırılır. Bununla da yetinmezler havalimanlarına, müzelere ve markalara adı kazılır.
Toplum saygılarını bu denli derinden işlerken tarihin tozunu attırıyordu. Paris seyircisinin bir adım daha ateşli ve oyuna müdahalesiyle yüksek seviye de olması da bu turnuvanın izlenebilir olmasını tetikleyen bir unsurdur. İspanyol ve Fransız cumhuriyetinin üstünlükleri toprak kortun cazibesindendir.
Zorluk derecesini bir de Novak Djokovic, Boris Becker veya Arthur Ashe gibi tenisçilerin şeytanın bacağını kıramadıkları turnuvadır. Tabi Djokovic'in halen daha şansı varken...
Toprak kortlarda yetişen sporcular içinse antrenman yerinden öteye gidemez. Tıpkı Nadal gibi. Toprağın zorluğu tek sebebe bağlanamaz.
Bir zamanlar bu gökyüzünü karartanların karşılarına duvar ören Roland Garros'un mücadelesinden de geçer.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.