Federer ikinci Grand Slam şampiyonluğunu Melbourne'de kutlarken; aralıksız hazırlıklarını Master'larla sürdürmeye başlamıştı. Şaşırtıcı olmamaya başlayan zaferler Indian Wells şampiyonluğuyla devam edecekti.
"Ancak Federer 2004'te turnuvaya erken veda etti; bu onun o yılki yalnızca ikinci yenilgisiydi. üçüncü tur maçı için korta çıktığında soğuk algınlığıyla boğuşuyordu.
Bu şekilde oynamak en iyi döneminizde bile kolay değilken, daha önce hiç oynamadığı 17 yaşındaki bir olağanüstü yeteneğe karşı mücadele etmek daha da zordu. Soğuk algınlığı ya da değil, 17 yaşındaki genç raket korta çıkıp korkusuzca oyununu oynadı ve herkesin dikkatini çekecek bir performans sergiledi. Ve maçı da kazandı. o sırada kimse bilmiyordu ama bu çocukta çok iş vardı. Adı mı? Rafael Nadal."
(Chris Bowers - Federer adlı kitabından alıntıdır.)
Dünya genelinde büyük bir handikaptır. İlk 11, ilk 5, ilk 6 veya bir bisiklet takımınız bunları bir kenara not edin bir de bireysel sporlar var. Yıllarca süregelen belli başlı sabit oyuncular kimseye yer vermez. Sorun onlarda değil, bu istikrar/sızlık, düzen/sizlik bozmak işlerine gelmez.
Çünkü yeni birini takıma almak ya da değiştirmek büyük risk taşır. Fakat şunu düşünemezler Risk her zaman negatif anlam içermez.
Biraz koltuk sevdasından biraz da takıma olan alışmışlık bu sistemi oluşturuyor. Bunun en büyük ceremesini Hollanda Futbol Milli Takımı yaşadı, üstelik bir kaç ay öncesine kadar.
Değişmeyen demirbaşlar futbol devi Hollanda'nın çöküşü adı altındaki manşetleri fersah fersahtı. Bir benzerini Türkiye basketbol takımı yaşamıştı. Yeni gençleri, çocukken keşfedeceğiz diye ödümüz kopuyor. Arda Turan'ın 30 yaşında Barcelona'ya transfer olması değil de 20 yaşında Cedi Osman'ın NBA Draft seçilmesini konuşalım.
Bursasporlu Enes Ünal'ı konuşalım veya 17 yaşındaki tenis raketini konuşturan Berfu'yu. Neden Federer ile girizgah yaptığımıza gelirsek. 7 yaşındayken raketin ağırlığından ötürü tutmaya çalışan o küçük çocuğa kimse inanmıyordu. Bilakis ağır yenilgilerde alıyordu, başarısına ihtimal dahi verilmiyordu. Ancak ne zamanki Pete Sampras'ı yenen küçük çocuk oldu o zaman İsviçre bağrına bastı.
Arkasında Nadal'a şans verdi İspanya. 1-2 yıl için toprak kortun efendisi oluverdi. Artık pişmiş sporculardan çok yavaş da olsa altyapılara ağırlık verilmeye başlandı.
Pardon yıl kaçtı, 2016... Dünya da sporun, teknolojinin yoğun olarak ağırlık verildiği yıllar yani...
Aziz Nesin bir romanına ne manidar isim yakıştırmış, "Şimdiki Çocuklar Harika" diye. Yıl mı? 1967!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.