"Hiçbir öğrenci hareketinin, hiçbir kent ayaklanmasının ve hiçbir küresel protestosunun asla gerçekleştiremeyeceği bir şey vardır. Bu şey, bir pazar günü futbol sahasını işgal etmektir."
Büyük usta, Umberto Eco bu sözleriyle "futbolun farkını" kaleme döker. İşin aslı bu söyleme katılamamak elde değil. Çünkü özellikle metropol olmuş şehirlerde, bilhassa derbi veya önemli maçlarda şehir terk edilmiş bölge ilan ediliyor. Gol olduğunda kendilerini hatırlatıyor.
İnsanoğlunun vazgeçilmez ve tutkulu parçasına eleştirel bir dokunuşla yaklaşıyor. 84 yaşında bize veda etti Umberto Eco ancak arkasında bıraktığı şaheserlerle dünya gündemini sarsmayı başardı. Asıl patlamayı "Gülün Adı" adlı romanıyla estetiğe bakış açısından kesitler sunarak anlattı.
Bir noktada baş kaldırışını dile getirmekten de alıkoymadı kendisini. Eco; "Umberto Eco ve futbol" kitabında futbolun toplumu yozlaştırdığını savunarak insanların futbol karşısındaki "aşırı" eylemlerini felsefeyle yoğurarak futbol fanatiklerinin bakış açısına sunmuş.
Eco'nun futbol üzerinden yaptığı çıkarımlar esasında halkın futboldan kaçışına ön ayak olur ve bu fanatiklik ve taparcasına futbol sevgisinin ızdıraptan öteye geçemeyeceğini savunur. Peki Umberto Eco neden futbolu acı çekilecek işkence gibi görür? İşte burada küçük bir buzdağına iniş gerçekleştirmemiz gerekiyor. Klasik bir baba gibi; Umberto Eco'nun elinden tutar ve stada götürür. Son derece manasız bulmuş 22 kişinin koşuşturmacasını. Hiç de klasik bir çocuk gibi olmadan, sıkılmış!
Daha öncesinde futbol oynamış ya da oynamayı denemiş, ne yazık ki fena halde dağılmış. "Benim burada ne işim var" mantığıyla yarı bırakıp kaleme kağıda sarılmış. Bilinmezler ama bu sayede günümüzün ender bulunan düşünürlerinden biri olmuş...
Futbol hegomanyası dünyayı sarmışken Eco bu düzene karşı gelmiş daha iyi ifade edebilmek için yazıları kitaba dönüştürmüş.
Tam anlamıyla manifesto olabilecek kitabı, "gerçek" futbol izleyicisinin farklı perspektifiyle bakmasını sağlayacak. Belki televizyonların spor -futbol- tartışma programlarına da (beyaz futbol, stadyum...) bu kitabı önermeliyiz ne dersiniz?
Son yıllarda rüşvet ve saha olaylarıyla çalkalanan futbolu Umberto Eco'nun nasıl sözüyle başladıysam perdeyi de öyle kapatmak isterim.
"Daha az siyasal tartışma ve daha çok eğlence sosyolojisiyle meşgul olmak belki de en iyisi. Bir futbol pazarında devrim yapmak mümkün mü?"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.