Niki Lauda’nın hikayesi böyle başladı lakin bu şekilde devam etmedi. Peki ya nasıl? Niki Lauda, sanılanın aksine ilk kez yarışlara katıldığında pilot değil teknik ekip üyesiydi. Kısa sürede takım arkadaşının tavsiyesiyle Ferrari, kendisiyle yarışmaya karar verdi. Bu kararın doğruluğunu zaman kanıtladı ve Lauda, 1950’lerin sonlarında düşüşte olan Ferrari’yi tekrar ayağa kaldırıp bugünlere ulaşması konusunda yardımcı oldu.
Henüz alt klasmanlarda iken özellikle teknik ve motor bilgisiyle dikkat çekip bu özelliğini Ferrari takımında da sürdürmüştü. Hayatını anlatan meşhur filmde de konu edildiği üzere en büyük rakibi James Hunt’tır. Hunt, Formula1 tarihine geçmiş çok iyi ve cesur bir pilottu. Hunt ve Lauda’nın kariyerlerinin neredeyse tamamı birbirleriyle yarışarak geçmişti. Niki Lauda, James Hunt’ın plansız cesaretinin aksine iyi pilotluğunun yanında güçlü teknik bilgisiyle arabasını geliştirip stratejik olarak daha iyi kararlar alabilen yapısıyla yarış kazanmıştı.
Pistteki korkusuzluğunun aksine normal hayatında arabasını çok sakin süren bir yapısı olan Lauda’nın bir Formula1 pilotu olduğuna inanmak zormuş. Yine arkadaşlarının yorumlarına göre Lauda, yaptığı işi ne kadar sevse de bunun sadece bir iş olduğunu ve hayatından değerli olmadığının farkındaydı.
Niki Lauda, 1974’te ilk Formula 1 yarışına çıktı ancak şampiyon olamadı. Ancak bu ilk yarış, Ferrari’nin ne kadar iyi bir pilot seçtiğini anlamasını sağladı. İkinci yılında teknik detaylarında pilotun kendisinin büyük emek harcadığı arabayla 1975’te ilk Formula 1 şampiyonluğuna ulaştı.
Niki Lauda, James Hunt’ın aksine çalışkanlığı ve pist dışındaki çekingenliğiyle tanınmıştı. İyi pilot olmalarının dışında bu iki yarışçı, karakter açısından birbirlerinin çok farklıydılar. 1976 yılına Niki Lauda inanılmaz bir başlangıç yapmış ve en yakın rakibinin 2 katı kadar önünde şampiyonluğa ulaşmıştı. Sırada Almanya Grand Prix’i vardı. O gün Niki Lauda’nın başına gelebilecek en kötü şeylerden biri geldi. Kaza yaptı ve kazadan sonra aracında sıkıştı. Alev alan aracının içinde dakikalarca kaldı. Sonunda Niki Lauda’yı çıkarttılar ancak vücudu ve yüzü yanmıştı. Haftalarca hastanede kaldı. Ciğerleri su toplamıştı ve yüzü tanınmayacak haldeydi. Onun düşündüğü tek şey ise sezon bitmeden pistlere dönüp şampiyon olmaktı. Nitekim öyle de oldu. 6 hafta gibi inanılmaz bir süre de piste geri döndü.
Herkes Niki Lauda için sezonun belki de yarış hayatının bittiğini düşünürken, o sadece 3 yarış kaçırarak pistlere döndü. Gözleri hala tam iyileşmediğinden eskisi kadar iyi yarışamıyor ama en azından puan alıyordu. Özellikle yağmurlu bir hava onun için ölüm olabilirdi. James Hunt onun yokluğunu fırsat bilip aradaki farkı kapamıştı. Sezonun son yarışı öncesi Niki Lauda çok az farkla öndeydi. O gün hava yağmurluydu ve Niki Lauda yarışmayı reddederek yarıştan çekildi. Yarış sonunda ise James Hunt 1 puanla şampiyon oldu.
Hayatının son yıllarında çok sayıda rahatsızlık geçiren Lauda’ya, 2018 yılında akciğer nakli yapıldı. Ancak rahatsızlıkları devam eden Lauda, nakil işleminden 8 ay sonra yaşamını yitirdi. Bir kuşağın otomobilsever olmasını sağlayan Niki Lauda, ezeli rakibi Hunt’ın ardından “Şaşırmadım, ama üzüldüm. Hayatımda sevdiğim az sayıda kişiden biri, saygı duyduğum daha az kişiden biri, imrendiğim çok daha az kişiden biriydi” demişti. Herhalde birçok otomobilsever için de Niki Lauda, başarılarıyla imrenilen çok az kişiden biridir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.