Rush; iki yarışçı arasındaki rekabeti konu ediyor. 1976 yılında gerçekleşen Alman Grand Prix yarışında Niki Lauda'nın kullandığı Ferrari ikinci round'un sonunda yaşadığı bir sorun nedeniyle yarış dışı kalır ve birincilik ezeli rakibi James Hunt'a gider. Bu kaza sonrasında Lauda yaralanır; aradan geçen altı haftanın ardından olağan hırsı ve öfkesiyle pistlere geri döner.
Niki Lauda’nın hikayesi böyle başladı lakin bu şekilde devam etmedi. Peki ya nasıl? Niki Lauda, sanılanın aksine ilk kez yarışlara katıldığında pilot değil teknik ekip üyesiydi. Kısa sürede takım arkadaşının tavsiyesiyle Ferrari, kendisiyle yarışmaya karar verdi. Bu kararın doğruluğunu zaman kanıtladı ve Lauda, 1950’lerin sonlarında düşüşte olan Ferrari’yi tekrar ayağa kaldırıp bugünlere ulaşması konusunda yardımcı oldu.
Henüz alt klasmanlarda iken özellikle teknik ve motor bilgisiyle dikkat çekip bu özelliğini Ferrari takımında da sürdürmüştü. Hayatını anlatan meşhur filmde de konu edildiği üzere en büyük rakibi James Hunt’tır. Hunt, Formula1 tarihine geçmiş çok iyi ve cesur bir pilottu. Hunt ve Lauda’nın kariyerlerinin neredeyse tamamı birbirleriyle yarışarak geçmişti. Niki Lauda, James Hunt’ın plansız cesaretinin aksine iyi pilotluğunun yanında güçlü teknik bilgisiyle arabasını geliştirip stratejik olarak daha iyi kararlar alabilen yapısıyla yarış kazanmıştı.
Pistteki korkusuzluğunun aksine normal hayatında arabasını çok sakin süren bir yapısı olan Lauda’nın bir Formula1 pilotu olduğuna inanmak zormuş. Yine arkadaşlarının yorumlarına göre Lauda, yaptığı işi ne kadar sevse de bunun sadece bir iş olduğunu ve hayatından değerli olmadığının farkındaydı.
Niki Lauda, 1974’te ilk Formula 1 yarışına çıktı ancak şampiyon olamadı. Ancak bu ilk yarış, Ferrari’nin ne kadar iyi bir pilot seçtiğini anlamasını sağladı. İkinci yılında teknik detaylarında pilotun kendisinin büyük emek harcadığı arabayla 1975’te ilk Formula 1 şampiyonluğuna ulaştı.
Niki Lauda, James Hunt’ın aksine çalışkanlığı ve pist dışındaki çekingenliğiyle tanınmıştı. İyi pilot olmalarının dışında bu iki yarışçı, karakter açısından birbirlerinin çok farklıydılar. 1976 yılına Niki Lauda inanılmaz bir başlangıç yapmış ve en yakın rakibinin 2 katı kadar önünde şampiyonluğa ulaşmıştı. Sırada Almanya Grand Prix’i vardı. O gün Niki Lauda’nın başına gelebilecek en kötü şeylerden biri geldi. Kaza yaptı ve kazadan sonra aracında sıkıştı. Alev alan aracının içinde dakikalarca kaldı. Sonunda Niki Lauda’yı çıkarttılar ancak vücudu ve yüzü yanmıştı. Haftalarca hastanede kaldı. Ciğerleri su toplamıştı ve yüzü tanınmayacak haldeydi. Onun düşündüğü tek şey ise sezon bitmeden pistlere dönüp şampiyon olmaktı. Nitekim öyle de oldu. 6 hafta gibi inanılmaz bir süre de piste geri döndü.
Herkes Niki Lauda için sezonun belki de yarış hayatının bittiğini düşünürken, o sadece 3 yarış kaçırarak pistlere döndü. Gözleri hala tam iyileşmediğinden eskisi kadar iyi yarışamıyor ama en azından puan alıyordu. Özellikle yağmurlu bir hava onun için ölüm olabilirdi. James Hunt onun yokluğunu fırsat bilip aradaki farkı kapamıştı. Sezonun son yarışı öncesi Niki Lauda çok az farkla öndeydi. O gün hava yağmurluydu ve Niki Lauda yarışmayı reddederek yarıştan çekildi. Yarış sonunda ise James Hunt 1 puanla şampiyon oldu.
Hayatının son yıllarında çok sayıda rahatsızlık geçiren Lauda’ya, 2018 yılında akciğer nakli yapıldı. Ancak rahatsızlıkları devam eden Lauda, nakil işleminden 8 ay sonra yaşamını yitirdi. Bir kuşağın otomobilsever olmasını sağlayan Niki Lauda, ezeli rakibi Hunt’ın ardından “Şaşırmadım, ama üzüldüm. Hayatımda sevdiğim az sayıda kişiden biri, saygı duyduğum daha az kişiden biri, imrendiğim çok daha az kişiden biriydi” demişti. Herhalde birçok otomobilsever için de Niki Lauda, başarılarıyla imrenilen çok az kişiden biridir.
NBA’in en yaşlı ismi… 40 yaşın üstünde ender bir oyuncu bulunuyor. Udonis Haslem, parkeleri bırakmaya pek de hevesli değil esasında. Oynadığı son yıllardaki oyunda pek de ilk beş oynama şansı bulamaması bir yana yaşı gibi ender oynama şansı buluyor. Udonis Haslem, Miami Heat’in kadrosunda etkili bir isim. Miami Heat içinde de belli balı söylentiler ayyuka çıkmış durumda. Tecrübesinden ödün vermeyen Haslem, Heat ekibinin Haslem için bir sonraki adımı takımdaki koçluk kariyeri.
Udonis Haslem 2002 yılından beri profesyonel basketbol oynayan ikinci en eski aktif NBA oyuncusu. Brincisi malumunuz Vince Carter! Kariyerine Fransız ekip Chalon-Sur-Saône ile başladı. Fransa’da 1 sene oynadıktan sonra Miami Heat tarafından alındı ve 2003 yılından beri takımda yer alıyor.
Haslem’in Miami’de bir heykeli yapılacak mı ya da forması emekli edilecek mi bunlar başka tartışmaların konusu. Ancak Haslem’in Miami kariyeri boyunca tam 5 kez finallerde boy gösterdiğini ve 3 kez de şampiyonluk yaşadığını unutmamak gerekiyor.
Udonis Haslem, Miami Lisesi’ne gittiği yıllarda eski NBA oyuncu Stee Blake ile birlikte lisenin basketbol takımında oynadı. Bunlar bir yana, 2020 yılı itibari ile NBA’da oyuncuların yaş ortalaması 26, ortalama emeklilik yaşları ise 30’larının sonunda.
Belki de Udonis, Carter’ın rekorunu egale edecektir. Vince Carter, 43 yaşında NBA’in en yaşlı aktif oyuncusudur. 2019-2020 sezonunda da Atlanta Hawks ile oynadıktan sonra emekli olacağını açıkladı. Ocak 2020’de NBA tarihinde dört farklı on yılda oynayan tek kişi oldu. Carter lisede ve üniversitede basketbol oynadıktan sonra 1998’de Golden State Warriors tarafından draft edildi ancak buradan Toronto Raptors’a takas edildi.
Carter kariyeri boyunca, New Jersey Nets, Orlando Magic, Phoenix Suns, Dallas Mavericks, Memphis Grizzlies, Sacramento Kings ve Atlanta Hawks için forma giydi. Peki Udonis, bu rekorun önüne geçer mi yakında… Tüm profesyonel kariyeri boyunca sadece Miami Heat'te oynayan oyuncu, bu tarz bir sadakat Tim Duncan gibi çok üst düzey profesyonellerde ve elit sporcularda görülebilir.
Miami Heat'te kalmak için 14 milyon dolar daha az kazanmayı göze aldığını da biliyorken etkilenmemek mümkün değil. Bu arada, bir anektot daha var; Miami Heat'in 3 adet yüzük sahibi emektar oyuncusu.
Miami doğumlu, seçilmediği 2003 draftı sonrası Heat'in kendisine verdiği şansı iyi değerlendirip 2006 şampiyonluğuna giden yolda Shaq'ı oldukça iyi tamamlamıştı. O yıl konferans finalinde Wallace'ı ardından da Nowitzki'yi savunup, başarının gizli mimarlarından biri haline gelmişti. 2010 yazında büyük üçlü oluşturulurken belki de en büyük fedakarlığı yapan isimdi. Denver ve Dallas'tan gelen tekliflerin toplamda 10 milyon dolar altına Miami Heat ile kontrat imzalamıştı.
Ancak bu fedakarlığının ardından Haslem, ciddi sakatlık problemleriyle uğraştı. En önemlisi de son yıllarda en büyük değişim onun pozisyon profilinde yaşandı. En önemli silahı olan orta mesafe şutları artık basketbolun en verimsiz hücum şekli olarak görülüyor. Bunun yanında 4 numaralar artık çok daha hareketli hale geldi. Haslem de değişen basketbolla birlikte "undersized" bir "center" haline geldi ne yazık ki!
Takıma ender olan, sadakat ve takımın sadakati konusunda NBA’de parmakla sayılacak örneklerden birisi. Zira böyle oyuncular yeteneklerinden veya fiziksel diriliklerinden ziyade takımın geçmişle bir bağ kurmasını, soyunma odası ruhunun ateşlenmesini sağlarlar. Ama bu tipte oyuncular, oyunun tarzı istediği kadar değişse de parkede gözlerin aradığı tecrübeler. Udonis Haslem, bize daha ne hünerlerini gösterecek. Belki de teknik kadro da!