Evet, Andy Murray 2019 yılına duygusal, fazla mesaj
içerikli ve veda busesi ile giriş yaparken, tenis dünyası ikiye ayrıldı. En
büyük desteği de şaşırtıcı bir şekilde dünya bir numarası Djokovic’ten almıştı
ki benzer durumlardan geçen iki oyuncudan biri şaha kalkmış durumda.
Bu beklenmedik girizgah sonucunda tüm sosyal medya
hesaplarında yoğun ilgi görmeye başlayan Murray’in instagram hesabındaki bir
kare dikkati çekiyordu. Dustin Brown ismi Murray dostluğu ile özdeşleşen ender
fotoğraflardan…
Dustin Brown adı tenis kortlarında pek geçmese de tüm
tartışmalara konu olan “neden siyah tenis oyuncusu yok?” sorusuna bir nebze de
olsa cevap veriyor. Zira her şeyden önce tenisin pahalı ve bireysel bir spor
olduğunu düşünürsek çok uzaklaşmadan cevabı buluyoruz. Tabii tek sebep bu
olmayacaktı. Her izlenen maçlarından sonra teşekkürü borç bilen seyirciler ve
Nadalla eşleştiğinde sahadan silen bir Brown var.
Asıl işi ailesi tarafından biçilen “klasik” bir meslek
veya futbolculuk olsa da hayal kurmayı, kendini geliştirmeyi bilen bir insan, Jamaika
kökenli Dustin Brown Almanya topraklarında siyah tenisçi devriminin fitilini
ateşliyordu.
Hikaye biraz karışık, başlaması zor. Yolu buraya düşeni ilk paragraftan kaybetmemek için ana konusu çok bilindik, dekoru değişik bir yerden giriş yapmak en iyisi.
Hikaye biraz karışık, başlaması zor. Yolu buraya düşeni ilk paragraftan kaybetmemek için ana konusu çok bilindik, dekoru değişik bir yerden giriş yapmak en iyisi.
Brown doksanlı yılların tam ortalarında, Almanya’nın
batısında Hanover’da kendini bulabilmek umuduyla, şehrin iki-üç önemli
sporlarından futbol, judo ve hentbol oynadı. Hikmeti bireysel sporda saklı
teniste bulunca, evdekilerden fırsat bulabilirse, zamanın popüler tenis
okullarından Hanover yakınlarında bir tenis akademisi yöneten Amerikalı, Kim
Michael Wittenberg'den dikkat çekti. Üç-dört yıl olsa da aklı yeni yeni bu
tip işlere ermeye başlayan çocuğun en büyük şansı bu okuldur. Aile tarafı
bütçeyi düşünse de çocuklarındaki bu yeteneği yadsıyamazlardı.
11 yaşındayken alınan ani kararla Jamaikaya taşınsalarda
ana sebep Almanya’daki tenis maliyetleriydi. Neyseki bu durum çok uzun
sürmeyecekti. 2004'te 20 yaşındaki Brown ülkede tenis oynamaktan mutsuz oldu,
ancak potansiyelini görerek, aile Almanya'ya geri dönmeye karar verdi.
Kendini hiçbir zaman ATP seviyesinde çok yüksek noktaya
taşıyamadı ya da grand slam turnuvalarında belli bir düzey etaba da geçemese de
toprak korttaki başarılarını bir de Nadal’a sormak gerekebilir.
Yine de bırakmayı, yarı yolda kalmayı kabul etmedi. Karakterler,
olaylar ve filmin geri kalan tüm unsurları hem ayrı ayrı, hem de bir bütün
olarak kendisidir. Brown, ne anlatmak istiyorsa özünden hiçbir taviz vermeden
tüm samimiyetiyle oyunuyla açıklık getirir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.