İtalyanları her daim kendimize pek yakın görmüşüzdür.
Hatta daha da ileriye gidip sevmişizdir. Çoğu konuda benzerlik bulma da
çekinmemişizdir. Yemek kültürü açısından bakıldığında ortak noktada
hemfikiriz. Bence bunun içine dahil edilecek çoğu konu başlığını sığdırabilmek
de hünerlerimiz arasında. Ne var ki ayrılan keskin bir konu yok değil. Futbol!
Ah şu futbol her yerde sekteye uğruyor. Lakin bu sefer durum karmaşık.
İtalyan futbolunun fazla sinir bozucu sakinliği, defansa
yönelik anlayış ve hiçbir zaman ileriye gidememe... Ancak popüler futbola
fazlasıyla futbolcu ve antrenör sığdırmayı başarmışlardı. Mutlaka devamı da
gelecek, şüphesiz. Son zamanların en konuşulan adamı, ilk akla gelen İtalyan
Carlo Ancelotti. Tipik bir futbolcu gibi ilk topa vurduğu, aynı zamanda doğup,
yaşadığı kent Reggiola ona futbolu bahşedecekti.
Daha sonrasında üç yıl devam edecek olan Parma
birlikteliği yerini Roma ve Milan ile izleyecekti. Tıpkı Totti gibi İtalya
dışında hiçbir takıma kapılarını açmasa da teknik adamlık kariyeri çok farklı
yollardan geçecekti.
O zamanlarda takımın mekaniği, orta sahada etkili işler
yapmış, 338 SerieA maçında 35 kez fileleri yerinden etmiş bir isim. Bunun yanı
sıra İtalya milli takımın görev adamıydı. Ta ki 1995 yılına kadar. Kalben ve manevi
düşünceleri baskın gelmiş, Reggiola takımının başına geçmiştir. Ve bundan sonra
futbolun daha içinden olmaya başlayacağından habersizce İtalya'da aşk başka mıdır? sorusu hafiften yaklaşıyordu.
Parma takımının başına geçtiğinde en köklü ve kaliteli
kulübü neredeyse çıktığı maçların yarısını kazanabilme başarısından Juventus’a
transfer olmuştur.
Kaldığı süre boyunca (1.5 yıl) sadece İntertoto kupasıyla beraber yollar ayrıldı. Türkiye ile kesişen yollar Milan’dan geçecekti. 2001 yılında
Fatih Terim’in sözleşmesini fesh edip, Carlo Ancelotti döneminin duyurusuydu.
Milan'da totalde 8 yıl geçiren Carlo, iki Şampiyonlar Ligi ve UEFA Süper
Kupasını kazanmış, bir Dünya Kulüpler Kupası, bir İtalya SerieA ve dahasını
kazanmış bol sürpriziydi.
Bu başarı grafiğinin hemen ardından Chelsea ile el
sıkışmış, İngiltere’de ulusal başarılarının devamı niteliğinde. İki yıl
kaldıktan sonra PSG’ye yatay geçişte, başarı grafiği hız kesmeyecekti. Ve sonunda dünya devi Real Madrid’in aklını çelecekti. İki yıllık beraberliğin
sonunda Şampiyonlar Ligi, Süper Kupa ve İspanya Kral Kupası bulacaktı.
Ve bir de Bayern Münih… İşte bu yüksek yüzdeler Alman disiplini
ile zıt düşünce bir anda ipler gerildi.
Uzaktaki hakkında konuşmak pek çok yönden daha kolay
olabiliyor. Mesela yorum yapmak hafifletiyor. Lakin daha da önemlisi,
insanların uzaktakiyle duygusal bağı çok da fazla değil. Birini, bir
futbolcuyu ve hatta bu yollardan
geçipte, teknik adam kariyerini tırmanmış Ancelotti, şüphesiz bunları hak
etmiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.