26 Ekim 2017 Perşembe

Futbolun “Derbilerle” İmtihanı

Futbol maçı izleyenlerin, cümlemi düzeltiyorum özellikle derbi maçlar için anlatacaklarım var. Şimdi kalan cümleme devam edebilirim. Bu maçları izlemek de ayrı bir meziyet. Belli kısmı evde tek başına izleme tarafında olsalar da, pastanın büyük dilimlerini oluşturanlar, bir ortamda (cafe ya da kıraathane vb) derbi maçların tadını doruklarda yaşarlar.
Ancak asıl olan kesim ise, bizzat canlı canlı stadyumda izlemenin keyfini bulmak çok zor. Ne var ki en ızdıraplı ve insanın kendini tükettiği anlarda stadyumda hayat bulur.

Derbiler, bu üçlü keşmekeşin arasında sıkışıp kalmıştır. Bunun en önemli sorusu derbinin kiminle oynandığı pek ala! Şüphesiz, ele alacağımız ve ilk akla gelen, Galatasaray-Fenerbahçe derbisi olacak. Bu noktada araya girip, derbi kelimesine açıklık getirmek gerek. Derbi, en yalın haliyle, büyük karşılaşma, büyük maç anlamındadır.

Bu ulvi cümlenin alt zeminini doldurmak ülkemiz futbolu adına zor! 


Pazar günü (22.10.2017) oynanan Galatasaray-Fenerbahçe derbisi, futbol tartışmasından daha çok, maçta oluşan polemiği, hakem kararları ve teknik adamları tartışmaktan hiçbir zaman öteye gidemiyoruz. Bir kez olsun, belki de bundan 20-25 yıl önce olmuştur.
Bir duvar pasının muhteşemliğini, düşen futbolcunun yardımsever efendiliğini veya futbol maçında olabilecek klas hareketleri konuşmak nerede kaldı? Epey uzakta.

Yüzdelerle, istatistiklerle konuşmanın veyahut bu hususta abartmanın, futbolun naif dilinin için de pek de sabit ve çok sağlam bir yere sahip olduğunu da kabul etmek zorundayız. Lakin, bu istatistik çalışmaları ülkemizde işleyemiyor.
Hangi kanalı gezerseniz gezin, hangi ulaşım aracına binerseniz binin, ya da iş yerinizdeki konuşmalar aslında futbolun “derbilerle” imtihanı, naçizane ülkemizde yine sınıfta kaldı.
Ligde oynanan Anadolu takımları maçlarının 3-3 biten en sade versiyonuyla 1-0 sona eren maçta dahi kıran kırana bir 90 dakikanın bitmemesine talipsen, derbilerle hocam maçı bitir artık dediğimizi çok iyi biliyoruz.

Bir El-Classico, Premier Lig de oynanan derbiler “büyük buluşmalardan” söz edecek olursak, işte o noktada istatistikten ki tartışmak mümkün ve son derece keyifli. Zira, bazen de olsa böyle hesaplamalar yaptığımız olmuştur. Mesela en son oynanan derbi karşısında o yüzde yüzlük golü kaçırmasa, acaba maçın seyri nasıl olurdu? sorusu aklımızı kemirmiyor mu! Asıl istenen de o pozisyonlar, şu kaçan goller ve tadı damağımızda kalan derbiler şeklinde hayıflanmak… 

19 Ekim 2017 Perşembe

Açılış Sam Bennett’ten Ya Sonrası?

Yaklaşık bir yıldan daha fazla bir sürenin ardından, Türkiye Bisiklet Federasyonu kartlarını açık oynamaya başlıyor. Fazlasıyla yorumlar yapılırken sessiz kalmayı tercih etseler de, tarihler Ekim 2017’yi gösterdiğinde mikrofon uzatmamak mümkün değil. Her yıl İlkbahar döneminde düzenlenen organizasyon yönünü, mevsimini şaşıracaktı, doğrusu sporcular ve seyirciler de!
Yine de bu sene ilk kez World Tour takviminde yer alacak. Ancak klasikleşen Alanya-Kemer etabı her zaman olduğu gibi ilk etap koşusunu kaptırmadı.


Ne yazık ki bisikletin acımasız çelmesi  “kazalar” ilk etap dinlemeden koşuya set çekecekti. Yine de beklenmeyen birincilik, Sam Bennett tarafından göğüsleyecekti. Bennett ismi yazıldığında karşılarına İrlandalı henüz 20’lerinde biri çıkacaktı ve bu zamana kadar kendini gösterememişti. 53. Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu’nun sonbaharında  Bora Hansgrohe takımı adına fazlasıyla bahsedecekti. Hemen arkasından Kumluca-Kemer etabını da birincinin söz sahibi Sam Bennett birincilik demeden ısınacaktı.


Adeta Türkiye’nin güney kesimini keşfedecekti, birincilikleriyle. Dur durak bilmeyen İrlandalı ilk üç etabın sonunda diğer sporcular kazalar, rakipler ve engellerle boğuşurken, Sam’e ise dokunmayacaktı. Bir etap mola (4. Etap) vermişse de beraberinde hız kesmeyecekti. O gün İzmir’de (5. Etap) Ahmet Örken’de ikincilikte yerini alacaktı.

İşin aslı sondaydı. Yani İstanbul! Ne var ki Sam Bennett, İstanbul’a adapte olamayacaktı. Dört etap kazanan Bennett İstanbul’da finale 200 metre kala düşünce Trek takımından Edward Thenus’a yarım kalan işi bitirmişti bile.
Zira, bu şampiyonluklar, madalyalar ve skorlar… yerini genel klasmanda birinciliği UAE Emirates takımından Diego Ulissi alacaktı. Asıl olan ise, kapanışı beklenenin aksine Edward’tan olmasıydı.

Son ana kadar nefes kesen yarış sonbaharın güneşli bir gününde açılışın Sam Bennett’ten ya sonrası olarak düşündürdü. Adından söz ettirebilmek yalnızca pedal koşan için önem arz etmiyor, yanında getireceği ülkenin güzelliklerini bir şekilde “pinliyor.”
Doğan güneşin mi, yoksa batan güneşin mi? Bisikletin şaheser başlangıcı, sonraki günün habercisi… Aslında Bennett ismini duyurmak adına eşsiz bir açılışa sahne oldu. Kim bilir kapanışı nerede olur!

12 Ekim 2017 Perşembe

Türk’ün NBA ile İmtihanı

NBA başlıyor, hazır mısınız? Bu soruya bu yıl pek bir heyecanla başlayalım. Farklı bir sezon bizi bekliyor. Kimileri için nefeslenme süresi, kimileri için yakınma…
Gittikçe Avrupa’ya açılan NBA’in, diğer yıllardan ayıran ise; Türklerin NBA ile imtihanı olacak. Soracaksınız ki, daha önceden de Türk isimler yok muydu? Bu sefer gerçekten farklı.

Daha öncesinde gençler de Avrupa’ya nam salmış Cedi Osman ve Furkan Korkmaz isimlerini NBA parkelerinde izlemek doyumsuz olacak şüphesiz. Ancak biraz fark var! Süre! Nasıl mı? NBA’e adım atan en iddialı oyuncularımız arasında malumunuz Cedi Osman listeyi zorluyor.

Aslında peşimizi bırakmayan bir takım sorular yok değil. Cedi neler katabilir, ne denli başarılı olur, ondan neler bekliyoruz…sorular yanıt beklerken, Doğu konferansının ekiplerinden Philadelphia 76ers’da Furkan Korkmaz kadroyu zorlamaya çalışacak.


Aslında Furkan, NBA’in Yaz Liginde her ne kadar takımının oynadığı maçta yenilmiş olsa da, hem ilk beş çıkıp hem de skorer ismi olarak performansı ile umut oldu.
Pek tabi ki burası Avrupa arenası değil. Ve süre, forma şansı bulmak böyle yazıldığı kadar kolay olmayacak. Ancak söz konusu oyun ise, ne Lebron ne de Durant vb. gibi isimlerde elini kolunu sallayarak çıkmadı en nihayetinde.

İşin en can alıcı kısmı da bu değil mi? Anadolu Efes’te hemen hemen her maçta ilk beşteki yerini ayırtan Cedi için Cavs’ta işler hiçte bu kadar kolay olmayacağı kesin. Bir hamle sonrasını düşünebilen ve atik tarzıyla, Cavs’a gelen teklifleri geri çevirmesine yetecekti.
Wizard ile oynanan hazırlık maçı sonrasında istatistiklerde son derece haklı gösteriyordu. Belki sayı konusunda henüz yüzdelerle anlaşamasa da, çıkış bulacağı kesin gözüyle bakılıyor.

Peki ya Philadelphia cephesinde neler oluyor? Yıllardır, aynı takımda “kardeş” gibi oynayan ikili rakip artık. Üstelik basketbolun kalbinde. Daha çok fiziki açıdan soru işaretleri birbirini bırakmasa da, büyük gelişim kaydedip bu noktalara geldiğini göz ardı etmemek gerek!
Furkan’ın son dönemdeki çıkışları yukarıya taşımış olsa da yedek kulübesinde kaybettiği zamanı affettirecektir.

Son zamanlarda NBA izleyen çoğu kişinin hep bir ağızdan aynı cümlenin döküldüğüne şahit olmuşuzdur. Hiçbir zaman peşimizi bırakmayan “kazanç” konusu. NBA sezonlarını övmelere doyamadı kimse. Haksız kazanç ve konuşulan büyük meblağlar, konu başlıklarını değiştirdi.
Değişen basketbol düzeninde, yeni NBA’de, yeni isimlerle aramız pek iyi olacak. Bir de şu saat farkı olmasa!  

6 Ekim 2017 Cuma

İtalya'da Aşk Başka Mıdır?

İtalyanları her daim kendimize pek yakın görmüşüzdür. Hatta daha da ileriye gidip sevmişizdir. Çoğu konuda benzerlik bulma da çekinmemişizdir. Yemek kültürü açısından bakıldığında ortak noktada hemfikiriz. Bence bunun içine dahil edilecek çoğu konu başlığını sığdırabilmek de hünerlerimiz arasında. Ne var ki ayrılan keskin bir konu yok değil. Futbol! Ah şu futbol her yerde sekteye uğruyor. Lakin bu sefer durum karmaşık.

İtalyan futbolunun fazla sinir bozucu sakinliği, defansa yönelik anlayış ve hiçbir zaman ileriye gidememe... Ancak popüler futbola fazlasıyla futbolcu ve antrenör sığdırmayı başarmışlardı. Mutlaka devamı da gelecek, şüphesiz. Son zamanların en konuşulan adamı, ilk akla gelen İtalyan Carlo Ancelotti. Tipik bir futbolcu gibi ilk topa vurduğu, aynı zamanda doğup, yaşadığı kent Reggiola ona futbolu bahşedecekti.
Daha sonrasında üç yıl devam edecek olan Parma birlikteliği yerini Roma ve Milan ile izleyecekti. Tıpkı Totti gibi İtalya dışında hiçbir takıma kapılarını açmasa da teknik adamlık kariyeri çok farklı yollardan geçecekti.


O zamanlarda takımın mekaniği, orta sahada etkili işler yapmış, 338 SerieA maçında 35 kez fileleri yerinden etmiş bir isim. Bunun yanı sıra İtalya milli takımın görev adamıydı. Ta ki 1995 yılına kadar. Kalben ve manevi düşünceleri baskın gelmiş, Reggiola takımının başına geçmiştir. Ve bundan sonra futbolun daha içinden olmaya başlayacağından habersizce İtalya'da aşk başka mıdır? sorusu hafiften yaklaşıyordu.


Parma takımının başına geçtiğinde en köklü ve kaliteli kulübü neredeyse çıktığı maçların yarısını kazanabilme başarısından Juventus’a transfer olmuştur.
Kaldığı süre boyunca (1.5 yıl) sadece İntertoto kupasıyla beraber yollar ayrıldı. Türkiye ile kesişen yollar Milan’dan geçecekti. 2001 yılında Fatih Terim’in sözleşmesini fesh edip, Carlo Ancelotti döneminin duyurusuydu. Milan'da totalde 8 yıl geçiren Carlo, iki Şampiyonlar Ligi ve UEFA Süper Kupasını kazanmış, bir Dünya Kulüpler Kupası, bir İtalya SerieA ve dahasını kazanmış bol sürpriziydi.

Bu başarı grafiğinin hemen ardından Chelsea ile el sıkışmış, İngiltere’de ulusal başarılarının devamı niteliğinde. İki yıl kaldıktan sonra PSG’ye yatay geçişte, başarı grafiği hız kesmeyecekti. Ve sonunda dünya devi Real Madrid’in aklını çelecekti. İki yıllık beraberliğin sonunda Şampiyonlar Ligi, Süper Kupa ve İspanya Kral Kupası bulacaktı.
Ve bir de Bayern Münih… İşte bu yüksek yüzdeler Alman disiplini ile zıt düşünce bir anda ipler gerildi.

Uzaktaki hakkında konuşmak pek çok yönden daha kolay olabiliyor. Mesela yorum yapmak hafifletiyor. Lakin daha da önemlisi, insanların uzaktakiyle duygusal bağı çok da fazla değil. Birini, bir futbolcuyu  ve hatta bu yollardan geçipte, teknik adam kariyerini tırmanmış Ancelotti, şüphesiz bunları hak etmiyor.