Yıllar yılı efsane rekabetlerin çıktığı, muhteşem
hikayelerin yazıldığı ve her daim en heyecanlı, rekortmenlik anlara sahne olan
olimpiyatlar, nedendir bilmem hep ikinci planda kalmıştır. Halbuki Avrupa
endekslidir olimpiyatlar, bize uzak değildir, vurduludur, kırdılıdır,
estetiktir her şeyden önce. Ama basketbol ve futbol etkisi altına almıştır bu
kuşatmada. Her dört senede bir yapılsa da yeri yadsınamaz. Alt metni dolduran
ama saklı kalmış fevkalade isimler mevcut. Biri var ki şampiyon olduğu alanında
mucidi.
Dick Fosbury, lise çağlarında iken; kendi deyimiyle tüm
arkadaşları içinde en beceriksizi bendim diyerek öz eleştirisini yapmaktan
kaçınmıyordu. Sporu seviyordu ve başka da bir şeyle uğraşmak istemiyordu. Zira
istese de beceremiyordu. Futbol takımına girememişti. Boyu uzun olmasına rağmen
basketbol takımına da desen hiçbir zaman seçilme başarısını gösteremedi.
Atletizme yolu düşünce birkaç disiplin deneyip, son hadde de yüksek atlamada
karar kıldı.
Fosbury, yüksek atlama kararını verdikten sonra iki tane
atlama stili revaçtaydı. ‘Western roll’ ve makas stili atlama dışında başka
seçeneği yoktu.
Western roll stili atlamada 1.63’ü geçebiliyordu ki bu
derece dünya rekorunun 60 santimetre altındaydı. Özetlemek gerekirse, sıradan herkesin
yapabileceği bir dereceyle yüksek atlama sporu yapan Dick Fosbury, böyle
olmayacağını anlayınca koçuyla konuşup makas stiline geçmek istiyordu. Ancak o
stilin de genç atlete herhangi bir getirisi olmuyordu. Olanlar da tam bu
noktada yaydan çıkacaktı.
Sonrasında ise antrenöründen habersiz çok ilginç bir
deneme yapacaktı.. Kariyer rekoru kırmak için atlayışını yapan Fosbury, önce
omuzlarını, sonra da kalçasını ve bacaklarını engelden geçirmeyi başaracaktı.
Kariyer rekoru da bir anda 14 santimetre gelişecekti.
1968 Mexico City Olimpiyat Oyunları’na gelinirken, Dick
Fosbury bilinmezliğin tanımıydı. Olimpiyat öncesi en ilginç tabiri Los Angeles
Times Gazetesi kullanacaktı: “Binanın 20. katının penceresinden atılmış da
düşüyormuş gibi engel geçmeye çalışan adam.” The Guardian’dan John Rudda onu
‘takımın garipliği’ olarak tanımlıyordu.
Madalya adaylığı ise söz konusu bile değildi. Zaten
Fosbury de olayın farkında değildi ta ki 80 bin kişinin doldurduğu Olimpiyat
Stadı’na girene kadar. O profesyonel olmanın dışında şaşkınlığı ve yeni tecrübe
edindiği bu alanda tıklım tıklım dolmuş tribünlerin yeni stili ile hakkını
vermesi gerekiyordu. Fakat, sadece bununla kalmayacaktı. Tarihe adını da olimpiyatlara “mıhlayacaktı.”
Onun “komik” atlayışını gören binlerce taraftar desteğini de Fosbury’ye yöneltecekti. İlk üç atlayışını kayıpsız geçtikten sonra dördüncü atlayışında 2.18’i de geçmeyi başaracak, geriye sadece ve sadece iki kişi kalacaktı. Madalya garantiydi. Üçü de 2.20’yi ilk hakkında geçerken Sovyet Valentin Gavrilov 2.22’de takılacak, artık gümüş madalya da garantiydi. Engel 2.24’e çekilecekti. Bu aynı zamanda Olimpiyat rekoru derecesiydi.
Ah şu profesyoneller, buraya gelene kadar tüm sınavları
geçersin de, alkışa nasıl hazırlıksız olursun deyiveriyor. Tam o anda stada
maratoncu Mamo Wolde giriyor, taraftar da yoğun alkışlarıyla onu destekliyordu.
Konsantrasyonu bozulan ABD’li Ed Caruthers de ilk iki hakkında
başarısız olacaktı. Sıra Fosbury’deydi. İki dakikalık hazırlık süresinin
tamamını konsantrasyona harcayan Fosbury 2.24’ü geçiyor, Caruthers ise
başarısız oluyordu.